Hoşgeldiniz Çobanlar Tarım Marketleri ürünlerimiz %100 yerlidir.

ÇİFTÇİLER BİZİM İÇİN DEĞERLİ

Tarım Uygulama & Yöntemleri

Çiftçiler bizim için altındır. Çiftçilik üzerine araştırmalarımız devam etmekte, daha iyi ürünler yetiştirebilmeniz adına arge çalışmaları yapıyoruz.

DAHA FAZLA

SORULARINIZ MI VAR?

Bütün Sorularınıza Cevap Alın S.S.S

Çiftçilik Nedir?

Çiftçi yiyecek ya da hammadde elde etmek için hayvan yetiştiren ve tarımla uğraşan kişidir. Terim genellikle tarla bitkileri, meyve bahçeleri, üzüm bağları, kümes hayvanları ya da diğer çiftlik hayvanları alanlarının bazı kombinasyonlarını birlikte yapan kişiler için kullanılır.

Gübre, bitkinin beslenmesinde gerekli olan kimyasal elementleri sağlamak için toprağa ilave edilen herhangi bir madde. Bitkiler, büyüme ve yaşamaları için azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, kükürt, demir, mangan, bakır, çinko, bor ve bazı hallerde de molibden gibi elementlere muhtaçtır.

Gübreleme, bitkilerin yararlanabileceği maddeleri çoğaltmak, gerekli olan fakat sulamayla akıp giden mineral kaybını karşılamak, toprakta bulunmayan besleyici maddeleri karşılamak için önemlidir. ... Azot, bitkilerin büyümesi için, fosfor güçlü kökler ve sağlıklı çiçekler, yapraklar ve meyveler için gereklidir.

Üretilen mısır bitkisi, en çok yem (danelik ve silajlık), gıda (un, yağ, nişasta vb.) ve biodizel üretiminde kullanılmaktadır.

Kuşkusuz ki ekonomik açıdan pozitif etki sağlayacaktır. Büyüyen hayvancılık ve endüstriyel nişasta sektörü de göz önüne alındığında ve mevcut arzın talebi karşılamadığı düşünüldüğünde yerli üretimin artması mısır ithalatına ödenen paranın ülkemizde kalmasını sağlayacaktır. Verilere göre, Türkiye’de 2017’de mısır ekimi yapılan 639 bin hektar alandan elde edilen rekolte 5,9 milyon ton oldu. Tüm mısır üreticilerinin ‘1000 Çiftçi 1000 Bereket Programı’na uygun üretim yaptığını varsaydığımızda, rekoltenin 6,6 milyon tona ulaşacağı öngörülüyor.

Çobanlar Tarım Market Programı ile de mısır tarımı yapan çiftçilere, bilgiye dayalı tarım yapmaları ve topraklarını bir işletme gibi yönetmeleri konusunda destek ve eğitim olanağı sunuluyor. Bu anlamda da tarımda dijital ve sosyal dönüşümünü yaygınlaştırmayı hedefleniyor.

Çobanlar Tarım Marketleri olarak, çiftçilerimizi sürdürülebilir tarım uygulamaları konusunda destekleyerek verimliliklerini artırmayı, doğal kaynakların korunmasını ve çiftçilerin geçim kaynaklarını güçlendirmeyi ve böylelikle refahlarını artırmayı amaçlıyoruz. Tarımda sosyal ve dijital bir dönüşüm programı olan Çobanlar Tarım Marketi kapsamında, ekimden hasada kadar çiftçilerimizin alacağı eğitimler ve ürüne özel danışmanlıklar sayesinde teknoloji ve tarımı birleştirmek suretiyle topraktan alınan verimin arttırılmasının yanı sıra daha etkin iş yönetiminin gerçekleştirilebilmesini hedefliyoruz.

Çobanlar Tarım Marketleri programı ile ekonomimiz ve sürdürülebilir kalkınmamız için büyük önem arz eden tarım sektöründe sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılarak hem çiftçi refahına hem de ulusal refaha katkı sağlamayı amaçlıyor. Nitekim, Çobanlar Tarım Marketleri programının (TUİK verilerine göre) Türkiye’de Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) yüzde 6,1’ini, ülke toplam ihracatının yüzde 4’ünü oluşturan tarımda örnek bir sosyal ve dijital dönüşüm programı olmasını amaçlıyoruz. Programın en önemli amaçlarından biri de Türkiye’de tarımda 2017 yılında 51,8 milyar ABD doları olarak gerçekleşen tarımsal hasılanın 2023 yılında 150 milyar ABD doları olması hedefi (T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı verileri) doğrultusunda yürütülen çalışmalara katkıda bulunmak.

Tarımsal Kaynaklı Nitrat Kirliliğine Karşı Suların Korunması Yönetmeliği çerçevesinde tarımsal kaynaklı nitratın sularda neden olduğu kirlenmenin tespit edilmesi, azaltılması ve önlenmesine ilişkin çalışmalar yürütülmektedir. Bu kapsamda nitrata hassas bölgelerin belirlenmesi ve alınacak önlemlerin etkinliğinin tespiti amacıyla ülke genelinde 4716 su numune alma istasyonunda izleme çalışmaları yapılmaktadır. Sularda tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan kirliliği önlemeye yönelik tedbirleri içeren İyi Tarım Uygulamaları Kodu bir tebliğ eki olarak yayımlanmıştır. İyi Tarım Uygulamaları Kodunda hayvansal gübrenin depolanması ve araziye uygulanma koşulları düzenlenmiştir. Bu kapsamda hayvancılık işletmelerinin yapması gereken hayvansal gübre depolarının standartları, hayvansal gübrenin araziye uygulanamayacağı dönemler (kapalı dönemler), uygulama yöntem ve miktarları belirlenmiştir. Nitrata hassas bölgelerin belirlenmesi ve bu bölgelerde uygulanması zorunlu olacak tedbirleri içeren eylem planlarının hazırlanması çalışmaları devam etmektedir.

Bakanlığımızca alınan 20 adet mobil laboratuvar, 10 adet Nitrat Kirliliği İzleme Aracı ve 41 ilde kullanılan mobil analiz cihazları ile analizler yerinde yapılmaktadır. Analiz sonuçları web tabanlı Nitrat Bilgi Sistemine (NİBİS) gerçek zamanlı olarak kaydedilmekte ve kirlilik durumunun değerlendirilmesinde kullanılmaktadır.

50 mg/l'den fazla nitrat içeren ve önlem alınmadığı takdirde, belirlenen sınır değerde nitrat içerebilecek tüm yer üstü ve yer altı suları ile tarımsal kaynaklı kirlilikten dolayı ötrofik olduğu belirlenen veya gerekli tedbirler alınmazsa ötrofik hale gelebilecek tabii tatlı su göllerini, diğer tatlı su kaynaklarını, haliçleri ve kıyı sularını etkileyen bölgeleri ifade eder. Bu bölgelerde iyi tarım uygulamaları kodu çerçevesinde tarımsal eylem planları oluşturulacak ve bu planlar çerçevesinde yürütülecek faaliyetlerle kirliliğin önlenmesi ve azaltılması hedeflenmektedir.

Nitrat Bilgi Sisteminde izleme sonuçlarına bağlı olarak su kütleleri drenaj alanları bazında Nitrata Hassas Bölge katmanları belirlenmiştir. Bu NHB katmanlarının birleştirilerek Nitrata Hassas Bölgelerin belirlenmesi ve bu bölgelerde uygulanmak üzere tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan nitrat kirliliğini önlemeye yönelik tedbirlerin yer aldığı tarımsal eylem planlarının hazırlanması gerekmektedir. Nitrata hassas bölgelerin belirlenmesi, tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan nitrat kirliliğinin önlenmesi için gerekli tedbirleri içeren bölgeye özgü Tarımsal Eylem Planlarının hazırlanması ile karar verme sürecine ve oluşturulacak destekleme modellerine katkı sağlamak amacıyla uygulanacak tedbirlerin fayda maliyetinin ortaya konulması amacıyla Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Marmara Araştırma Merkezi (TÜBİTAK MAM) ile birlikte çalışmalara başlanmıştır.

Suların tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan nitrat kirliliğine karşı korunması amacıyla çiftçiler tarafından alınması gereken tedbirleri ifade eder. İyi tarım uygulamaları kodunda yer alan tedbirlerin alınması gönüllülük esasına dayanır. Nitrata hassas bölgelerin ilanı ile bu bölgelerde iyi tarım uygulamaları kodu çerçevesinde hazırlanacak eylem planlarındaki tedbirlerin uygulanması ise çiftçiler için zorunlu olacaktır.

İyi Tarım Uygulamaları Kodunda hayvansal gübrenin depolanması ve araziye uygulanma koşulları düzenlenmiştir. Bu kapsamda hayvancılık işletmelerinin yapması gereken hayvansal gübre depolarının standartları, hayvansal gübrenin araziye uygulanamayacağı dönemler (kapalı dönemler), uygulama yöntem ve miktarları belirlenmiştir. İyi Tarım Uygulamaları Kodu Tebliği ile sularda tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan kirliliği önlemeye yönelik olarak nitrata hassas olmayan bölgelerde yılda 3500 kg ve üzeri azot üreten hayvancılık işletmelerine (yaklaşık 50 büyük baş ve üzeri) hayvansal gübreyi kapalı dönem boyunca depolamak ve hayvansal gübre yönetim planı yapma zorunluluğu getirilmiştir. Tarımsal Kaynaklı Nitrat Kirliliğine Karşı Suların Korunması Yönetmeliği kapsamında nitrata hassas bölgelerin belirlenmesi çalışmaları devam etmektedir. Nitrata hassas bölgelerin ilanı ile bu bölgelerdeki yılda 1600 kg ve üzeri azot üreten hayvancılık işletmeleri (yaklaşık 22 büyükbaş ve üzeri) ile yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğüne sahip tarımsal işletmelere, yürüttükleri tarımsal faaliyetlere göre hayvansal gübre deposu ve/veya gübreleme planı yapma zorunluluğu getirilmiştir.

İlgili bakanlıklar, üniversiteler, valilikler, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının katılımı 2013-2017 yıllarını kapsayan 5 yıllık "Türkiye Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı" süresi dolan eylem planı, 2018-2022 dönemini kapsayacak şekilde yeniden hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur. Bakanlık merkezinde Tarımsal Kuraklık Yönetimi Koordinasyon Kurulu kurulmuş ve bu kurula bağlı olarak çalışan "İzleme Erken Uyarı ve Tahmin Komitesi" ve "Risk Değerlendirme Komitesi" oluşturulmuştur. İllerde Vali'ler başkanlığında Tarımsal Kuraklık İl Kriz Merkezi oluşturulmuştur. 81 İl'in kendi şartlarına göre hazırladığı "Tarımsal Kuraklık İl Eylem Planı" çerçevesinde gerekli tedbirler alınmaktadır.

Her ay düzenli olarak komite toplantıları yapılarak tarımsal kuraklıkla ilgili öngörüler yapılmaktadır. Alınan kararlar Tarımsak Kuraklık Koordinasyon Kurulu Başkanlığına iletilerek gerekli tedbirler alınmaktadır. Ayrıca İllerde Vali'ler başkanlığında Tarımsal Kuraklık İl Kriz Merkezi oluşturulmuştur. 81 İl'in kendi şartlarına göre hazırladığı "Tarımsal Kuraklık İl Eylem Planı" çerçevesinde gerekli tedbirler alınmaktadır.

Sanayi, ulaştırma ve enerjiden kaynaklı emisyonların azaltılmasında tarım alanlarını karbon yutak potansiyeli büyük önem kazanmıştır. Adaptasyon konusundaki çalışmalar ve kayıp-zarar mekanizması içinde yer alan destek mekanizmaları ülkemizin “Gelişmiş Ülke” kabul edilmesi durumunda olumlu olarak kullanılabilecek ve bu konuda bilgi ve teknoloji transferini olanaklı kılacaktır. Emisyon azaltımı ile ilgili olarak oluşacak fonlardan ülkemize yaralanma imkânı doğar ise Tarım sektörü de buradan payını alabilecektir.

5403 sayılı Kanun ile ülkemizde tarım arazileri üzerinde hiç bir şekilde plansız veya izinsiz yapılaşmaya izin verilmemektedir. İzinsiz yapılması halinde 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 20’inci ve 21’inci maddesi kapsamında işlem tesis edilmektedir.

Ülkemizde tarım dışı amaçlı izin talepleri, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında değerlendirilmektedir. Bu Kanun kapsamında hangi sınıf tarım arazisinin, hangi şartlarda, hangi yatırımlar için tarım dışı amaçla kullanılacağı düzenlenmiş olup, birinci derecede önemli tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanılması engellenmiş ve korunması sağlanmıştır. Aynı Kanun maddesinde, Bakanlık ve valilikler tarafından hangi sınıf arazilerin tarım dışı amaçlı kullanılmak üzere izinlendirileceği hüküm altına alınmıştır.

5403 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin (k) bendinde tanımlanan tarımsal amaçlı yapılar; toprak koruma ve sulamaya yönelik altyapı tesisleri, entegre nitelikte olmayan hayvancılık ve su ürünleri üretim ve muhafaza tesisleri ile zorunlu olarak tesis edilmesi gerekli olan müştemilatı, mandıra, üreticinin bitkisel üretime bağlı olarak elde ettiği ürünü için ihtiyaç duyacağı yeterli boyut ve hacimde depolar, un değirmeni, tarım alet ve makinelerinin muhafazasında kullanılan sundurma ve çiftlik atölyeleri, seralar, tarımsal işletmede üretilen ürünün özelliği itibarıyla hasattan sonra iki saat içinde işlenmediği takdirde ürünün kalite ve besin değeri kaybolması söz konusu ise bu ürünlerin işlenmesi için kurulan tesisler ile "Bakanlık tarafından tarımsal amaçlı olduğu kabul edilen entegre nitelikte olmayan diğer tesisler" tarımsal amaçlı yapı olarak kabul edilmektedir.

5403 sayılı Kanunun 14'üncü maddesinde belirtilen ve büyük ova koruma alanında kalan araziler için yapılan talepler için, alternatif alanın bulunmaması, arazinin tarımsal bütünlük içinde kalmaması, toprak koruma kurulunun uygun görmesi, Bakanlık ve talebin ilgili olduğu Bakanlıkça ortaklaşa kamu yararı kararı alınması hususları incelenerek Bakanlıkça izinlendirme yapılabilmektedir.

Tarımsal Amaçlı Toprak, Bitki ve Sulama Suyu Analiz Laboratuvarlarının kuruluş, Yetki ve Denetim Genelgesi (2013/1) ‘nin 6. Maddesinde istenilen evraklar hazırlanarak İl Tarım ve Orman Müdürlüğüne başvuruda bulunulur.

https://tbs.tarbil.gov.tr internet adresinde bulunan yetkili laboratuvarlar listesinden size en uygun olan laboratuvarı seçip, numune alma şekli ile ilgili bilgi alabilirsiniz.

Analiz sonuç belgesindeki sonuç değerlerine göre gübre uygulaması yapabilirsiniz.

Laboratuvarın bulunduğu İl Tarım ve Orman Müdürlüğüne dilekçe ile başvuruda bulunulmalıdır.

İmar mevzuatına aykırı olmayan ve konut olarak kullanılmayan alanlarda kurulabilir.

3083 Sayılı Kanun kapsamında bulunan ve Arazi Dağıtım Projeleri kapsamında dağıtılan araziler dışındaki tüm Kamu ve Maliye Hazinesine ait tarım arazilerinin satış, kiralama ve tahsis işlemleri için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine müracaat edilmesi gerekmektedir.

Çeşitli nedenlerle ekonomik olarak tarımsal faaliyetleri yapmaya imkan vermeyecek biçimde parçalanmış, dağılmış, bozuk şekilli parsellerin modern tarım işletmeciliği esaslarına göre ve sulama hizmetlerinin geliştirilmesi için en uygun biçimde birleştirilmesi, şekillendirilmesi ve yeniden düzenlenmesi işlemine "Arazi Toplulaştırması" denilmektedir. Arazi Toplulaştırması ile birlikte uygulanan tarla içi drenaj, tarla içi yol ve tahliye ile toprak ıslahı gibi çalışmaların bütününe ise "Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri" denilmektedir.

Tarım işletmelerinin sahip oldukları küçük, parçalı ve dağınık arazileri modern tarım işletmeciliğine göre yeniden düzenleyerek, daha az zaman, işgücü ve sermaye kullanımı sağlamak, üretim faktörlerinden en iyi biçimde yararlanarak tarımsal üretimi ve tarım işletmelerinin verimliliğini artırmak ve kırsal kesimdeki nüfusun hayat standartlarını yükseltmektir.

Kamu Yatırımları Açısından Sulama Yatırım maliyetlerinden tasarruf sağlanır. Sulama projelerinde, kamulaştırmaya ve arazilerin parçalanmasına mani olmak için, kanalların ve yolların planlanması ve uygulaması, parsel sınırlarına bağlı kalmaktadır. Yani arazi sınırlarından geçirilmektedir. Parseller küçük, şekilleri düzensiz olduğundan kanal boyları gereğinden fazla uzamakta, bu da tesis maliyetini yükseltmektedir. Sulama projeleri arazi toplulaştırmasına bağlı olarak uygulandığı takdirdeyse; parsel sınırlarına bağlı kalmadan en ekonomik şekilde, sulama, yol ve tahliye planlaması yapıldığından, yatırım maliyetlerinde tasarruf sağlanmaktadır. Kamu yatırımları hızlanır ve kolaylaşır. Çiftçiler Açısından Faydaları Parseller büyür, tarım teknikleri ve sulama metotlarının uygulanması kolaylaşır, Parsel sayısı azalır, Parsel büyüklüğü artar, düzenli ve ideal parsel şekilleri oluşturulur, Her parsel yola ve kanala kavuşur, İşletme merkezi ile parseller arasındaki mesafeler azalır, ulaşımdan dolayı meydana gelen kayıplar azalır, yakıt tasarrufu sağlanır, Zirai mücadele ve gübreleme kolaylaşır, Sulama oranı ve randımanı artar, Arazi maliklerine kamulaştırma bedelleri yerine arazi verilerek, toprağından kopması önlenmektedir. Sağlanan katma değerden dolayı arazi değeri en az 2 kat artmaktadır. Sosyal huzur sağlanır.

Kamu Yatırımlarının Önünü Açmak Arazi parçalanmasının üretim kayıplarını artırması, Arazilerin tarla içi yol ve sulama kanallarından yararlanamaması, Parsellerin aşırı küçülmesi veya şekillerinin bozuk olması, Sulama, toprak muhafaza veya devlet yolu gibi projelerle, yeni kanal ve yollarla parsellerin daha da parçalanması.

Arazi Toplulaştırma projelerinin uygulanması ile Çok sayıda ve dağınık durumdaki parseller biraraya getirilerek parsel sayısı azaltıldığından, ayrıca yeni ve planlı yollar inşa edildiğinden çiftçimizin parsellerine gideceği yol kısalmaktadır. Bunun sonucunda her bir işletme yakıt tasarrufu sağlamaktadır. Düzgün şekilli ve dolayısıyla tarımsal işlemeye uygun-ideal parseller oluşturulduğundan çiftçilerimiz parselleri içinde yapacağı ekim-sürüm-dikim gibi faaliyetlerinde zamandan, işgücünden (sürüm zorluğu) ve yakıttan tasarruf etmektedir. Parsel içinde bulunan ve ekim-sürümü zorlaştıran, ayrıca üzerinde bulundukları alanın da ekilmesine imkân tanımayan taşların araziden temizlenmesi ile kullanılamayan bu taşlı alanlar tarıma kazandırılmaktadır. Projeler ile yapılan stabilize kaplamalı yollar sayesinde her parsel yola kavuşmakta ve sosyal huzur sağlanmaktadır. Doğal drenaj hatları birleştirilerek biyolojik çeşitliliğin yaşayabileceği ekolojik koridorlar oluşturulmaktadır. Hisselilik, sulama ve ulaşımdan kaynaklanan sosyal huzursuzluklar önlenmekte, yargı yükü azaltılmaktadır. Hisselilik sorununun çözülmesi için belli bir bedel karşılığında yapılan ifraz işlemine gerek kalmadığından tapu malikleri hem sosyal hem finansal kazanım elde etmektedir. İdari yoldan ayrılmış olan köyler kadastral olarak da ayrılmaktadır. Projeler ile parsel sınırları net bir şekilde belirlenip vatandaşa teslim edildiğinden sınır ihlalleri sebebiyle ortaya çıkan huzursuzluklar giderilmektedir. Kamulaştırma minimuma indirildiğinden vatandaş tarımdan ve köyünden kopmamaktadır. Devlet, projeden faydalanacak kişilere ulaşıp, birlikte çalışarak güven duygusu oluşturmaktadır. Değişim, başarma duygusu ve Devlet tarafından uygulanacak yeni projelere isteklilik gibi olumlu gelişmeler ortaya çıkmaktadır. Doğal alanlar korunmaktadır. Sera gazı salınımları azalmaktadır. Toplulaştırma projeleri ile birlikte yapılmakta olan yüzey tahliyeleri ile tarım arazilerinde oluşan su erozyonunun önüne geçilmektedir. Yapılan ıslah çalışmaları ile taban suyu seviyesi düşürülerek, tuzluluk ve alkaliliğin önüne geçilmektedir.

Arazi Toplulaştırma çalışmaları 58 ilde yürütülmüş olup; 194 proje tamamlanmış ve 162 adet devam eden proje bulunmakta, yürütülen projelerde 81 bin km tarla içi yol, 5.133 km atıksu, 1599 adet fosseptik, 33 milyon m3 taş toplama, 5,5 milyon ha toprak etüt ve 7,9 milyon ha hava fotoğrafı çalışması tamamlanmıştır. 28/04/2018 tarihli Resmi Gazete' de yayımlanan 7139 sayılı Kanun ile Arazi Toplulaştırma ve Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri iş ve işlemleri için yetki Gıda, Tarım Hayvancılık Bakanlığı'ndan alınıp, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü' ne verilmiş olup; tamamlanmış olan 194 proje ve devam eden 162 adet projenin ve ödeneklerin devir çalışmaları Haziran 2018 dönemiyle tamamlanmıştır.

Bitkilerin kükürt ihtiyacı bitki çeşidine ve dekardan alınan ürün miktarına göre değişir. Genel olarak bitkiler, topraktan kaldıkları azotun sekizde biri ile onda biri oranında kükürtü topraktan alırlar. Bitkilerin kükürt ihtiyacı genellikle fosforun yarısına yakındır. Hatta bazı bitkiler (lahana, pırasa, soğan, sarımsak, baklagil ve yağ bitkileri) diğer tarla bitkilerine oranla daha fazla kükürt kaldırırlar. Dekardan kaldırılan kükürt miktarı bitkiden bitkiye değişmekle birlikte, az kükürt ihtiyacı olanlarda (buğday-arpa gibi) 500 kg verim için senede 8,6 kg kükürt =4 kg SO3 (gübre torbalarında yazıldığı gibi); bir ton mısır için 7 kg SO3’e eşdeğer kükürt; dekardan 5 ton lahana için 15 kg SO3’e eşdeğer kükürt kaldırılır. Baklagil ve yağ bitkileri ile kaldırılan miktarlar daha fazladır.

Bitkiler kükürt ihtiyacının çok az miktarını havadaki kükürt dioksit (SO2) gazından, solunum esnasında yapraklarındaki "stoma" adı verilen gözeneklerden alırlar. Bu yolla aldıkları kükürt miktarı senede dekara 0.6 kg kükürt (1.5 kg SO3) kadardır. Esas olarak bitkiler kükürtü, toprağa uygulanan kükürtlü gübrelerdeki sülfat (SO4) formundaki kükürtten veya organik maddelerin toprakta ayrışması sonucu oluşan kükürtün sülfat formuna dönüşmesi sonucu kılcal kökleri ile topraktan alırlar.

Bu sene, damla sulamanın ilk üç sulamasında MAP + suda erir Solupotas veya 6 kg Potasyum Nitrat’ı üç sulamaya bölerek uygulama yapabilirsiniz. Seneye, dallarda göz kabarmasından 2-3 hafta önce mutlaka taban gübre kullanınız. Web sayfamızın Çiftçi Dostu/Gübreleme Önerileri kısmına girip ceviz gübrelenmesini inceleyebilirsiniz.

Eğer buğday tarlanızın taban suyu yüksekse önerimiz, toprağın yapısına ve eğimine göre 15-20 m aralıklarda drenaj kanalı açtırıp, taban suyu seviyesini buğday için 60-70 cm, diğer bitkiler için 1-1.5 m aşağıya indirmenizdir. CAN gübresindeki nitrat azotu fazla taban suyu ile yıkanıp bitkinin kök derinliğinden aşağıya iner. Amonyum azotu ise toprakta tutunup yıkanmaz. Bu nedenle Amonyum Sülfat’ı tercih edebilirsiniz. Ancak en kalıcı çözüm drenaj yaptırmaktır.

Elma, armut, ayva gibi yumuşak çekirdekli meyve ağaçlarında nitratlı gübre (üst gübrelemede) önerilmesinin nedeni, bu meyvelerde acı benek adı verilen kalsiyum noksanlığının çıkmaması içindir. Bu meyvelerin üstünde toplu iğne-raptiye çapı iriliğinde kahverengi lekeler meydana gelir ve bu lekeler meyvenin iç kısmına kadar ilerler. Bunu önlemek için nitrat formunda azotlu gübre önerilir. Bunun bilimsel nedeni, nitrat (NO3) eksi (-) elektrik yüküne, amonyum (NH4) artı (+) ve kalsiyum (+2) elektrik yüküne sahiptir. Amonyum ile kalsiyum arasındaki zıt ilişkiden dolayı bu bitki grubunda (domates ve biber gibi bitkilerde de) kalsiyum noksanlığı ortaya çıkar. Bunu önlemek için nitratlı gübre önerilir. Diğer bir nedeni ise bitkinin (-) elektrik yüklü nitratlı olmasına karşılık (+) elektrik yüklü katyonların, bu arada kalsiyumun alınımı artırır. Bu nedenle sadece kalsiyum alınımı değil, (+) elektrik yüküne sahip diğer katyonların da alınımı artar. Bu konuda geniş bilgileri web sitemizin Gübreleme Önerileri sayfasında bulabilirsiniz.

İyi yanmış hayvan gübresi katiyetle zarar vermez. Sürgün uçlarının kuruması iki nedenle olabilir. Birincisi, toprak kireçsiz ise ve asit şartlar varsa kalsiyum eksikliğinden ileri gelen sürgün ucu kuruması olur. Sürgün ucu kurumasının bir diğer sebebi ise bor fazlalığı olabilir. Bunu belirlemek için yaprak analizi yaptırması yararlı olur.

Kiraz ağaçlarında meyve dökümü tozlayıcı ile uyuşmazlıktan ileri gelmiyorsa, nedeni bor ve fosfor yetersizliği olabilir. Bor yetersiz ise polen tozlarının dişicik tepesinde çimlenip embriyoya ulaşması tam olmaz ve bu nedenle meyve tutumu tam gerçekleşmez. Bunu önlemek için hasattan sonra toprağa MKP gübresi ve bor (Borax - Borikasit- Etidot 67) uygulamak gerekir. Bu yapılamaz ise hasattan sonra 2-3 kez, 100 litre suda 500 gr MKP + 150 gr Borik asit (veya 75 gr Etidot 67) eriterek yapraktan gübreleme yapmak bir sene sonra iyi ürün alınmasını sağlar.

Dünyada kükürtsüz canlı hayatı olamaz. Kükürt bitkide azotlu gübrenin etkisini çoğaltarak bitkilerin protein miktarını artırır. Örnek olarak buğdayda gluten miktarı yükselir, unun sedimantasyon sayısı artar ve ekmeğin pişme kalitesi yükselir. Yağ bitkilerinde (ayçiçeği, kanola, soya, zeytin) % yağ miktarı potasyumlu gübre ile birlikte yükselir. Yumru bitkilerinde (patates) depolama ömrü uzar. Tıbbi-aromatik bitkilerde de aroma maddelerinin miktarı artar.

En yüksek kükürt miktarı, şeker gübre diye adlandırdığımız %21 N Amonyum Sülfat gübresinde bulunmaktadır. Bu gübrede %24 oranında kükürt (S), torbasında yazılan şekilde ise %60 oranında (SO3) bulunur. Tüm gübrelerde kükürt sülfat (SO4) formunda olmakla birlikte, TSE’ye göre SO3 şeklinde kükürt miktarı % olarak ifade edilmektedir. Potasyum Sülfat gübresinde ise %18 oranında kükürt, %45 oranında SO3 şeklinde ifade edilmiştir. Normal Süper Fosfat'ta (%16-18 P2O5) %10-12 kükürt (S), Magnezyum Sülfat'ta ise %12 kükürt (S) bulunur. Gübrelerin yanında toprak tuzluluğunu ıslah etmek amacıyla kullanılan Jips (CaSO4-2H2O) maddesinde, Demir Sülfat , Çinko Sülfat gibi iz elementli gübrelerde de bitkinin alabileceği sülfat (SO4) formunda kükürt bulunur. Triple Süper Fosfat'ta ise yok denecek düzeyde (%1) kükürt bulunabilir. 15-15-15, 20-32-0 ve son yıllarda üretilen kompoze gübrelerde (20-20-0) ise üretim şekline bağlı olarak %15 ile %36 oranında SO3 kükürt bulunmaktadır.

Kükürt noksanlığında yapraklar sararır ve dar yapılı olur. Azot noksanlığında da yaprak sararması olur, ama azot noksanlığı yaşlı yapraklarda görülürken kükürt noksanlığı bitkilerin tepe kısmındaki, sürgün ucundaki genç yaprakların sararması şeklinde görülür. Demir ve Kalsiyum noksanlığında da sürgün ucundaki genç yapraklarda sararma görülür, ancak demir noksanlığının başlangıcında damarlar yeşil kalırken kükürt noksanlığında damarlar da sararır. Kalsiyum noksanlığında ise yapraklar orta damardan itibaren şemsiye gibi kıvrılırken, kükürt noksanlığında kıvrılma olmaz ve yaprak ayası biraz daha dardır. Bu üç element noksanlığı bu şekilde birbirinden ayırt edilebilir.

Toprak, yer kabuğunu meydana getiren ana kayaların fiziksel-kimyasal ve mikrobiyolojik yollarla ayrışması sonucunda meydana gelmiş, yapısında mineral-organik madde-hava bulunan, bitkiler için bir gelişme ve beslenme ortamıdır. Toprakta yaşayan gözle görülmeyecek kadar küçük mikroorganizmalar bulunur ve bu nedenle toprağın canlılığı vardır. Aşağıdaki tabloda, toprağın genel olarak yapısı ağırlık ve hacimce verilmiştir. Dikkat edilirse, bitkilerin topraktan en çok kaldırdığı azot (N) tabloda yer almamaktadır, Çünkü toprağın yapısında azot ihtiva eden bir mineral yoktur. Azotun kaynağı havadır. Havadaki azot çeşitli yollarla toprağa geçer, eksik olan kısmı gübreleme ile karşılanır.

Son yıllarda bilimsel çalışmalarla, hangi bitki olursa olsun, bir bitkinin yapısında 100’den fazla element bulunduğu belirlenmiştir. Ancak, bu elementlerden 24 kadarının bitkide ne görev yaptığı bilinmektedir. Tüm bitkide (kök-gövde-dal-yaprak-meyve) bulunan bu elementlerin miktarı yüzde olarak aşağıda verilmiştir:

Toprakta, iklim şartlarına (sıcaklık-yağış), sulama yöntemine, gübreleme zamanı ve gübreleme şeklne bağlı olarak azotlu gübrelerden çeşitli yollarla azot kaybı meydana gelebilmektedir. Azot kaybı, Amonyum Sülfat ve Üre gübresinde, %26 N CAN ve %21 N Amonyum Nitrat gübresine oranla daha fazla olmaktadır. Özellikle toprak yüzeyine serpilerek uygulanan ve toprağa karıştırılmayan azotlu gübrelerde kayıp, toprağa karıştırılanlara oranla biraz daha fazla olmaktadır. Üre ve Amonyum Sülfat gübrelerinden azot kayıplarını önlemek amacıyla bu gübreler kaplamalı (polymer-plastik, kükürt, torf gibi) şekilde üretilebilmekte veya bu gübrelerin nitrat formuna dönüşmesini sağlayan bakterilerin aktivitesini önleyen (inhibitör) maddeler kullanılarak gaz halinde azot kayıpları önlenebilmektedir. Ancak üre ve amonyumun nitrata dönüşmesini önleyerek, bitkilerin sadece amonyum (NH4) ile beslenmesini sağlamak doğru değildir. Bir bitki hayatı boyunca aldığı azotun %75’ini nitrat formunda (çeltik hariç), %25’ni ise amonyum formunda alır. Yavaş salınımlı ve inhibitörlü gübre kullanımının yararları ve zararları konusunda başka bir yazımızda bilgi verilecektir.

Çok rüzgârlı havada yapraktan gübreleme yapmayın. Yağmur öncesi gübreleme yapılmaz. Yağmurdan sonra tarlaya traktörle girilebiliyorsa yağmur sonrası gübreleme yapınız. Fosforlu gübreleri kalsiyumlu ve sülfatlı gübrelerle karıştırmayınız. Özellikle yaz aylarında gündüz saat 11:00-16:00 arası yapraktan gübreleme yapmayınız. Sabahları, akşamüzeri veya gece uygulama yapınız. Yaprak gübresi için önerilen dozları aşmayınız (fazla gübre kullanmayınız).

Bir kabın içine aldığınız hayvan gübresinden bir miktar koyun. Hafifçe nemlendirin. 8-10 gün sonra gübreden ot çıkıyorsa bu gübre iyi olgunlaşmamıştır. Hayvan gübresini aldığınız zaman gübre sıcak ise gübre iyi olgunlaşmamıştır. İyi olgunlaşmamış hayvan gübreleri toprağınıza sadece yabancı ot bulaştırmakla kalmayıp toprağınıza bazı hastalık ve zararlılar da bulaştırır.

Toprağa uygulanan gübrelerdeki bitki besin elementleri hatalı sulama ve aşırı yağışlarla topraktan yıkanarak bitki kök bölgesinden uzaklaşmadığı ve topraktaki diğer besin elementleri ile kimyasal bileşik meydana getirmediği sürece elverişli halde kalırlar. Bazı durumlarda bitki besin elementleri toprak kolloidleri (kil, humus gibi) tarafından tutularak geçici olarak alınamaz duruma geçebilirler.

Potasyum Nitrat yerine aynı miktarda suda kolay eriyebilen SOLUPOTAS veya %51 K2O ihtiva eden K-LEAF gübrelerini kullanabilirsiniz. Bu şekilde bitkinizin potasyum ihtiyacını tamamen karşılamış olursunuz. Ayrıca, fosforlu gübre olarak MAP yerine MKP gübresi kullanırsanız hem fosfor hem de potasyum vermiş olursunuz. %34 Amonyum Nitrat yerine geçen bir gübre yoktur. Ancak, Amonyum Nitrat ile verdiğiniz azot miktarı kadar azotu üre ve Amonyum Sülfat gübreleri kullanmak suretiyle karşılamak mümkündür. Bir kg %34 N Amonyum Nitrat yerine 750 gr üre veya 1.6 kg Amonyum Sülfat kullanabilirsiniz. Bunun yerine kullandığınız her bir kg %34 N Amonyum Nitrat yerine 1 kg %21 N Amonyum Sülfat ve 300 gr üreyi birlikte kullanmak gübreleme bakımından daha doğrudur. Ancak, topraksız ortam tekniği ile yapılan yetiştiricilikte (harç materyali veya su) üre gübresi kullanılmaz. Örnek olarak bir sulamada dekara 5 kg %34 N Amonyum Nitrat kullandığınızı farz edelim. Bunun yerine 5 kg Amonyum Sülfat ve 1,5 kg üreyi birlikte kullanmanız durumunda %34 N Amonyum Nitrat gübresi kadar azotu toprağa vermiş olursunuz. Daha önce kullandığınız Amonyum Nitrat miktarına göre örnekte yapıldığı gibi hesaplama yaparak azot ihtiyacını doğru olarak hesaplayabilirsiniz.

Toprağa karıştırılan bitkisel materyaller (anız-hasat artıkları) ve hayvan gübreleri (büyükbaş, küçükbaş, kümes hayvanı), bakteri ve mantarlar gibi toprakta bulunan mikroorganizmalar tarafından fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik yolla ayrışmaya uğratılarak toprakta tekrar kolayca parçalanmayan “hümüs” maddesini meydana getirirler. Bu toprağın gerçek ve devamlı organik maddesidir. Toprağın organik maddesinin toprak verimliliğine etkisi ise üç ana maddede özetlenebilir: Toprağın fiziksel özelliklerini düzeltir. Toprağın su tutma ve havalanmasını sağlar. Rüzgâr ve su erozyonunu önler. Toprağın ısınmasını sağlar. Toprağın kimyasal özelliklerini düzeltir. Toprağın besin maddesi tutma kapasitesini artırır. Toprakta besin elementi toksitesini azaltır. Toprak tuzluluğunun azalmasına yardımcı olur. Toprağın mikrobiyolojik faaliyetini artırır. Toprağa verilen organik materyaller, topraktaki mikroorganizmalar için besin kaynağıdır. Aynı zamanda bu besin maddeleri toprağa geçer. Topraktaki mikroorganizmaların artmasını sağlayarak, topraktaki yarayışsız besinler yararlı hale gelir.

Tek yıllık tarımsal üretimde tarlanın boş olduğu dönemlerde (nadasa bırakma, 3-4 aylık dinlendirme) veya çok yıllık bitkilerde (bağ-zeytin-meyvecilik) özellikle fidan çağında sıra aralarında toprağa organik madde kazandırmak amacı ile yetiştirilen bitkilere yeşil gübre bitkisi ve bu bitkilerin toprağa karıştırılmasına (devrilmesine) yeşil gübreleme denir. Yeşil gübre bitkileri aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır: Kısa gelişme süresi içinde birim alana yüksek düzeyde organik madde kazandırmalıdır. Hastalık ve zararlıları barındıran (konukçu) bitki olmamalıdır. Kök sistemi, esas bitkinin kök derinliğinden daha derinde beslenen kök derinliğine sahip olmalıdır. Havanın azotundan yararlanabilme özelliğine (baklagil) sahip olması tercih nedenidir. Toprağa karıştırıldığında toprakta kısa sürede ve kolay ayrışabilmelidir. Yeşil gübre bitkisinin C/N oranı dar (küçük) olmalıdır. Yeşil gübrelemenin yararları: Yeşil gübre bitkisinin başlıca yararı, toprağı organik maddece zenginleştirir. Esas bitkinin kök derinliğinden farklı derinlikten beslendiği için, toprağa karıştırıldığında toprağı besin maddelerince zenginleştirir. Özellikle toprağa verilmeyen mikro besin elementlerince zenginleştirir. Toprağın su tutma ve havalanma kapasitesini dengeler. Toprağın besin maddesi tutma kapasitesini arttırır. Toprağın daha kolay ısınmasını sağlar. Toprakta kaymak tabakası oluşumu önler. Toprak tuzlanmasının azalmasına neden olur. Toprak erozyonunu engeller. Yeşil gübre bitkileri (fiğ, korunga, yabani bakla gibi baklagillerin yanında arpa ve benzeri bitkiler) genellikle sonbahar aylarında hiç kimyasal gübre uygulamadan ekimi yapılır ve ilkbahar başlangıcında çiçeklenme dönemlerinin ortasında parçalanarak toprağa karıştırılır. Birkaç yıl arka arkaya yapılan yeşil gübreleme ile toprağın verimlilik gücü artar ve birim alandan daha yüksek ürün alınır. Yeşil gübreleme yapılan tarlalarda ve meyve bahçelerinde mineral gübrelemenin olumlu etkisi daha çok görülmektedir.

Yaprağını döken meyve ağaçlarında hasat sonrası, içinde azot bulunmayan veya çok az düzeyde azot ihtiva eden fosforlu ve potasyumlu gübreler verilebilir. Hasat sonrası fosforlu ve potasyumlu gübre uygulamaları ağaçların kış soğuklarına dayanıklığının ve meyve tutumunun artmasını sağlar. Ağaçlarınızın sulama yöntemi olarak damla sulama kullanıyorsanız, dekara 6-8 kg kadar MKP gübresi 2-3 sulamaya bölünerek hasat sonrası uygulanabilir. Tava-karık usulü sulama yapıyorsanız, ilk sulamadan önce sulama tavası içine (gövdeden uzağa) 6-8 kg MKP (%52 P2O5+%34 K2O) gübresi dekardaki ağaç adedine bölünerek uygulanır ve sulama yapılır. Topraktan uygulama imkânı yok ise hasat sonrası ile yaprak dökümü öncesi arasında 100 litre suda 1 kg MKP+100 gr Çinko Sülfat + 100 gr Bonile Asit + yayıcı yapıştırıcı ile 10-15 gün ara ile 2-3 kez yapraktan gübreleme yapabilirsiniz.

Özellikle erken hasat yapılan taş çekirdekli meyve ağaçlarında hasattan yaprak dökümüne kadar geçen süre oldukça uzundur. Sürgünlerde gelecek yıl için, meyve gözlerinin oluşumu ve kuvvetli meyve gözü meydana gelmesi ve sürgünlerin kış soğuklarına dayanıklılığının artması için hasattan, yaprak dökümünün başlamasından bir ay öncesine kadar geçen süre içinde ağaçların yaşına ve verim durumuna göre gübreleme yapmak gerekir. İster damla sulama ile isterse klasik sulama yöntemi ile sulama yapılsın, taş çekirdekli meyve ağaçlarının hasat sonrası gübrelenmesi ağacın gelişmesini ve bir sonraki yıla kuvvetli girmesini sağlar. Klasik sulama ile sulanan ağaçların taç izdüşümüne, içinde azot olmayan veya çok az olan fosforlu ve potasyumlu gübreler verilmesi yararlı olacaktır. Uygulanan gübreler, kökleri kesmeyecek kadar bir derinliğe karıştırılmalı ve arkadan sulama yapılmalıdır. Damla sulama ile yapılan sulamalarda ise uygulanacak gübreler, sulama adedine bölünerek uygulanır. Ülkemiz topraklarında genellikle çinkonun eksik olması ve toprak pH değerinin de yüksek olması nedeni ile dekara ortalama 1 kg çinko sülfat gelecek şekilde uygulanmalı ve bu diğer gübrelerle birlikte verilmelidir. Toprak analiz sonuçlarını Toros Tarım ile paylaşarak, dekara veya ağaç başına verilmesi gereken hasat sonrası gübre çeşitleri ve miktarları konusunda gübre tavsiyesi isteyebilirsiniz. Ağaçların yaşı, çeşidi, dikim mesafesi (bodur-yarı bodur) ve sulama yönteminizi bildirerek bir gübreleme programı oluşturmak için ise Toros bayiniz ile görüşünüz.

Ülkemizin hemen her yöresinde üreticiler genelde ahırlarından çıkardıkları iyi yanmamış hayvan gübrelerini küçük yığınlar halinde tarlanın çeşitli yerlerine bırakıp birkaç ay toprağa karıştırmadan bekletmektedirler. Toprak işleme zamanı gelince bu gübreler tarlanın yüzeyine serilerek toprağa karıştırılmaktadır. Toprağa karıştırılmadan birkaç ay açıkta kalan gübreler havadaki gazların etkisiyle parçalanmaya uğrayarak özellikle azot bakımından fakirleşir. Yığındaki organik gübrenin yapısındaki azotlu bileşikler, mikroorganizmaların enzim reaksiyonları sonucu amonyağa (NH3) kadar dönüşür ve gaz halinde havaya karışır. Dolayısıyla tarlada yığın halinde bırakılan gübre özellikle azot bakımından fakirleşir ve toprağa fazla bir faydası dokunmaz. Bunun için tarlaya getirilen hayvan gübreleri birkaç gün içinde toprağa karıştırılmalıdır.

Ülkemizde temel gıda ürünlerimizin başında gelen buğday bitkisinde, bir dekardan alınan ürün miktarı ve ürünün kalitesi, üretici kazancı bakımından olduğu kadar ülkemiz ekonomisi bakımından da çok önemlidir. Ü2007 - 2008 buğday üretim döneminde, ülkemizde yağış yetersizliği (kuraklık) nedeni ile buğday veriminde büyük azalma meydana gelmiştir. Ülkemizde yıldan yıla değişmekle birlikte ortalama 10 milyon hektarlık alanda buğday yetiştiriciliği yapılmaktadır. Bir yıl önce yaşanan kuraklığı dikkate alan bazı üreticiler, 2008 - 2009 buğday yetiştirme dönemi başlangıcında, gübre fiyatlarında beklenmedik değişimler nedeni ile toprak altı (taban) gübre kullanmadan veya çok az düzeyde taban gübre uygulayarak buğday ekimi yapmışlardır. 2008 - 2009 üretim sezonunda, yağışların beklentilerin aksine yeterli düzeyde olması nedeniyle, taban gübresi kullanmayan üreticiler taban gübre eksikliğini yaprak gübresi kullanarak telafi etmeye çalışmışlardır. Ancak yapraktan gübreleme hiçbir zaman toprak uygulamasının eksikliğini karşılamaz. Taban gübresi kullanmayan bir kısım üreticiler ise sadece bir defa üst gübre kullanarak yeterli ürün almaya çalışmışlardır. Buğday üreticilerinin bu davranışlarını öğrenen TOROS Tarım 2008 - 2009 buğday üretim sezonunda üreticilere doğru bilgi vermek amacı ile "Taban gübresiz - Taban gübreli buğday denemesi" kurmuştur. Deneme Aydın ili Söke ovasında Durmuş NİZAM adlı üretici tarlasında yapılmıştır. TOROS'un planladığı bu çalışma Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü ile birlikte yürütülmüştür. Denemenin yapıldığı tarlada civar köy çiftçilerinin de gübresiz ve gübreli parsellerde farkı görebilmeleri için parsel büyüklükleri 10 dekar olarak belirlenmiş ve toplam 50 dekarlık alanda deneme yürütülmüştür. Denemeye uygulanan taban ve üst gübre çeşit miktarları ile elde edilen ürün miktarı aşağıdaki tabloda verilmiştir: Taban Gübre kg/dekar Üst Gübre kg/dekar (Kardeşlenmede) Üst Gübre kg/dekar (Sapa Kalkmada) Dane Verimi kg/dekar Oransal Ürün Artışı Gübresiz Verilmedi Verilmedi 200 - Gübresiz CAN 15 kg Verilmedi 393 100 DAP (18 kg) CAN 15 kg %33 N AN 15 kg 557 141,7 20-20-0 (20 kg) CAN 15 kg %33 N AN 15 kg 619 157,5 20-20-0 (35 kg) CAN 15 kg %33 N AN 15 kg 751 191,1 2008 - 2009 üretim yılı sonbahar ve ilkbahar yağışlarının düzenli ve yeterli olması taban gübre ve üst gübre uygulanan parsellerde verimin beklenenin üstünde gerçekleşmesine neden olmuştur. Taban ve üst gübre verilmeyen parsel verimi bir yana bırakılacak olursa taban ve üst gübreyi yeterli miktarda kullanmak verimde %90 kadar bir artış sağlamıştır. Verimin yanında dane örneklerinde yapılmakta olan kalite analizlerinde de gübrelemenin olumlu etkisi görülecektir. Bu konuda bilgiler elde edildikçe sonuçlar verilecektir. Buğday bitkisi ile yapmış olduğumuz bir araştırmanın sonuçlarını sizlerle paylaşmak istedik. Bu bülteni okuduğunuzda elde edeceğiniz bilgileri gübre verdiğiniz üreticilerle paylaşacağınızdan eminiz. TOROS Tarım olarak bilime inanmış olan kuruluşumuz 2007 - 2008 üretim yılında yaşanan kuraklık ve düzensiz yağış nedeni ile özellikle buğday, arpa, yulaf, çavdar yetiştiriciliğinde verim düşüklüğünü yakından takip etmiştir. 2008 - 2009 yılında da aynı kuraklığın yaşanacağını var sayan üreticiler buğday ekim zamanında toprak altı gübrelerde meydana gelen beklenmedik fiyat yükselişleri ile taban (toprak altı) gübre kullanımında tereddüte düşmüşlerdir. Bir kısım üreticiler taban gübre kullanmadan ekim yapmış bir kısmı taban gübre eksikliğini yapraktan gübreleme ile karşılamaya çalışmış ve bir kısmı da sadece bir üst gübre kullanarak bu üretim döneminde yeterli ürün almaya çalışmıştır. Ancak taban gübre kullanmayan üreticilerin verim ve kalitelerinde büyük düşüşler görülmüştür. 2008 - 2009 buğday üretim döneminde yaşanacak bu durumu öngören TOROS Tarım, taban gübresiz - taban gübreli buğday denemesi kurmuştur. Deneme Aydın ili Söke ovasında Durmuş NİZAM adlı çiftçinin 50 dekarlık tarlasında yapılmıştır. Deneme parsellerinin her biri 10 dekar büyüklüğündedir. Tabandan ve üstten uygulanan gübre miktar ve çeşitleri aşağıda tablo halinde verilmiştir. tablodan görebileceğiniz gibi hiç gübre kullanılmayan ve sadece bir kez üst gübre kullanılan parsellerden alınan ürün miktarı çok az durumdadır. Taban Gübre kg/dekar Üst Gübre kg/dekar (Kardeşlenmede) Üst Gübre kg/dekar (Sapa Kalkmada) Dane Verimi kg/dekar Gübresiz Verilmedi Verilmedi 200 Gübresiz CAN 15 Verilmedi 393 DAP (18 kg) CAN 15 %33 N AN 15 557 20-20-0 (20 kg) CAN 15 %33 N AN 15 619 20-20-0 (35 kg) CAN 15 %33 N AN 15 751 Taban ve üst gübre verilmeyen parseldeki çok düşük verim miktarı bir yana (Taban gübre kullanmayanlar genellikle bir üst gübre kullanmışlardır.) sadece bir üst gübrelemeye oranla taban gübre ve iki kez üst gübre uygulaması %40 - 90 oranında daha yüksek verim oluşturmuştur. Taban gübrelemenin sadece dekardan alınan ürün miktarına etkisinin yanında kaliteye de etkisi vardır. Gübrelemenin danedeki gluten miktarına etkisi ve diğer kalite özelliklerine etkisi konusunda çalışmalar devam etmektedir. Siz bayilerimizin, önümüzdeki üretim yılında buğday üreticilerinin taban gübre kullanımı hususunda gerekli uyarıları yapacağınızdan eminiz. Ülkemizde yıldan yıla değişmekle birlikte 10 milyon hektar kadar buğday ekimi yapılmaktadır. Yeterli yağış ve gübreleme ile verimde sağlanacak %20 - 25'lik bir artış buğday rekoltemizde 4 - 5 milyon ton fazla buğday üretmemizi sağlayacaktır. TOROS Tarım olarak birçok yerde yaptığımız çalışmalarda üreticileri gübreleme konusunda eğitmekteyiz. Bunun yanında sizlerin kanalı ile üreticilerimizin aydınlatılmasını yararlı gördük. Üreticilerimizin doğru ve dengeli gübre kullanımı için toprak analizine dayalı gübre kullanımı konusunda TOROS Tarım her zaman üreticilerin yanındadır.

Buğday ve arpada verim miktarını artırmanın en etkili araçlarından biri olan azotlu gübrenin gereğinden fazla kullanılması veya traktör dönüşlerinde gübre saçıcıyı kapatmadan aynı yerde birkaç kez dönülmesi durumunda tarlada yer yer yanmalar oluşur. Bu durum özellikle yağışın az olduğu yıllarda daha çok görülür. Çünkü azotlu gübre, bitkinin toprak üstü kısmının hızlı ve gereğinden fazla büyümesini sağlar. Yeterli yağış düşmediği takdirde, toprakta zaten az miktarda bulunan su kısa sürede tükenir. Bitki susuz kaldığı için gereğinden fazla gübrelenen buğday ve arpalar sararıp kurur. Halk arasında bu duruma “buğday-arpa yanması” denir. Buğdaygillerde kullanılacak azotlu gübre miktarını ve gübreleme zamanını yağış durumuna göre ayarlamak gerekir.

Toprağınızın yapısı killi (ağır) ise ve drenajı iyi değil ise toprakta taban suyu seviyesi yükselir ve toprak havalanması azalır. Toprak havalanmasının azalması toprak havasındaki oksijen miktarının azalmasına neden olur. Aşırı yağış ile toprağa geçen su iyi bir erikten (çözgen) olduğu için kireçli topraklarda kirecin bir kısmı eriyerek toprak suyunda bikarbonat (HCO3) miktarını arttırır. Toprakta daha önce yarayışlı formda olan alınabilir demirin bir kısmı bikarbonat ile birleşerek geçici olarak alınamaz hale dönüşür. Bu durum bitkinin genç yapraklarının sararmasına neden olur. Özellikle kış ve ilkbahar yağışlarının çok olduğu yıllarda demir noksanlığının daha çok görülmesinin bir sebebi de budur. Bunu düzeltmenin bir yolu bahçe de belirli aralıklarla ağacın kılcal kök derinliği kadar drenaj kanalı açıp taban suyu seviyesinin azaltılması ve diğer bir yolu da toprak pH değeri yüksek ise kükürt uygulayarak toprak pH değerinin azaltılarak fazla suyun aşağılara drene olmasına yardımcı olmaktır. Ayrıca toprağa % 6 demir (iz) içeren Fe-EDDHA uygulayarak (ağaç büyüklüğüne göre 50 – 100 gr) veya yapraktan % 13 demir (Fe) içeren Fe-EDTA ile yapraktan gübre vererek demir noksanlığını giderebilirsiniz. Toprak kireçli ve pH değeri yüksek ise toprağa halk arasında karaboya (şıbılık) adı verilen demir sülfat (FeSO4.7H2O) uygulamak kesinlikle demir noksanlığını gidermez.

Yaprağını döken meyve türlerinde hasatla başlayıp yaprak dökülmesinden bir ay öncesine kadar uzanan dönemde yapılan sulama ürün verimliliği açısından büyük öneme sahiptir. Sürgünlerin kışa dayanıklı girmesi, yeni meydana gelecek sürgünlerde meyve gözü adedinin artması ve tutumunun yüksek olması için ağaçların bu dönemde fosfor, potasyum, çinko ve bor ile gübrelenmesinde yarar vardır. 10 yaşındaki kiraz ağacı için, içinde fosfor ve potasyum bulunan MKP (Mono Potasyum Fosfat) gübresinden ağaç başına 100-150 g, Çinko Sülfat'tan 25 g ve Borik Asit’ten 10-15 g vermeniz yeterli olur. Ağaç başına verilmesi gereken miktar ile ağaç adedini çarparak bahçeye verilmesi gereken toplam gübreyi hesaplayabilirsiniz. Bahçenin ihtiyacı olan gübreyi hasattan sonra yapacağınız sulama adedine bölerek, her sulamada eşit miktarda gübre vermek suretiyle uygulayabilirsiniz. Bunun yerine 100 litre suda 500-750 g MKP + 100 g Çinko Sülfat + 50 g Borik Asit + Yapıştırıcı katarak 10-15 gün ara ile yapraktan gübreleme de yapabilirsiniz.

Ağır yapılı (killi) tarla toprağı şayet tesviye edilmezse aşırı yağışlardan sonra su birikmelerinin yaşanması doğaldır. Dolayısıyla tesviyeye önem veriniz. Bununla birlikte tarlanın eğimine paralel olarak toprağın bünyesine (kil miktarına) ve yetiştireceğiniz bitkinin özellikle kılcal kök derinliğine göre drenaj kanalı açıp su birikmesini önleyebilirsiniz. Aksi takdirde su altında kalan kısımlardaki bitki kökleri hava (oksijen) alamaz. Tabiatıyla, kökleri oksijen alamayan bitkiler sararmaya başlar. Su birikmesi özellikle nitrat azotu gibi besin elementlerinin topraktan yıkanarak bitkinin kök bölgesinden uzaklaşmasına neden olur. Benzer durum meyve ağaçlarında (şeftali, bağ, turunçgiller) ilkbahar aylarında sürgün ucundaki yaprakların sararması ile de ortaya çıkar. Bu sararma suyun drenajla akıtılmasından sonra düzelir. Özellikle aşırı yağışlı geçen yıllarda bu olay çok sık görülür. Su göllenmesi kısa süreli olmuş ise (5-10 gün), göllenme çekilince bu kısımlardaki bitkilere yapraktan gübre vermek sureti ile gelişmelerini teşvik etmek gerekir.

Çeşitli tarlalarda aşırı ve hatalı sulamadan sonra toprak yüzeyinde beyazlaşmalar görülmektedir. Bu durumun adı, “toprakta tuzlanma” olayıdır. Pamuk tarlalarında tuzlanmayı önlemenin birinci yolu, pamuğun gelişme döneminde ihtiyaç duyduğu suyu, miktarını artırmadan 3-5 seferde vermektir. Gölleme şeklinde ve az sayıda yapılan sulamalarda, toprağın 1-1,5 m. kadar derinliğine su inmektedir. Toprağın o derinliğinde bulunan tuzlar, sulama suyunda eriyerek buharlaşma ile birlikte toprak yüzeyine çıkmaktadır. Tuzlanmanın olduğu yörelerde sırta ekim yapmak daha yararlıdır. Ayrıca, potasyumlu gübreler tuzluluğun etkisini azaltabilmektedirler. Bu nedenle hafif tuzlanma olan yörelerde potasyumlu gübre kullanmak fayda sağlayacaktır. Normal olarak sulama suyunun kalitesi iyi ve tuzluluğu az veya yok ise sık sulama yapmak sureti ile toprakta tuzlanma oluşmaz. Toprakta tuzlanma meydana gelmiş ise en yakın tarımsal araştırma enstitüsüne ve ziraat fakültesine müracaat etmek sureti ile toprak tuzluluğunu azaltıcı uygulamalar ile toprak ıslahı yapmak gerekebilir. Tuzlanmanın bir nedeni de suyun kıt olduğu dönemde drenaj sularının kullanılmasıdır. Drenaj kanallarında bulunan suyun sulama suyu olarak kesinlikle kullanılmaması gerekmektedir.

Hayvan gübrelerinin yapısında bulunan besin maddesi miktarları kimyasal gübrelere oranla çok azdır. Aşağıda verilen çizelgeden de görülebileceği gibi 1 ton iyi yanmış ve çok kuru sığır gübresinin azot miktarı 10 kg kadar % 33 N Amonyum Nitrat gübresinin azot miktarına eşittir. Ancak, hayvan gübrelerinin yapısında sadece azot bulunmayıp, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve mikro besin elementlerinden demir, bakır, çinko, mangan ve bor’ da bulunmaktadır. Diğer bir ifade ile hayvan gübreleri çok besinli kompoze gübreler gibidir, ancak besin maddesi miktarı ise kimyasal gübrelere oranla çok azdır.

Bazı kişiler, bu konuyu detaylı bir şekilde incelemedikleri için hatalı bilgiler vermekte, %26 azot (N) ihtiva eden CAN26 (kalsiyum amonyum nitrat) veya diğer bir ismi ile %26’lık amonyum nitrat gübrelerinin kireç içerdiği için toprağı kireçlendirdiği ve toprak pH değerini yükselttiğini ifade etmektedirler. Bu tamamen yanlıştır. CAN26 gübresinin toprağı kireçlendirmediğini sizlere basit bir hesaplama ile izah edelim. Bir dekarda 1.000 m2 alan vardır. Buğday gibi yüzeysel köklü bitkilerin kökleri 20 cm derinlikteki bölgeden beslenirler. Bu kalınlıktaki 1 dekarlık alanda 200 m3 (1.000 m2 x 0,2 m = 200 m3) toprak vardır. Orta bünyeli bir toprağın 1 m3’ ünün ağırlığı 1,25 ton’dur. Bir dekarda 250 ton (200 x 1,25 = 250) toprak var demektir. Topraktaki kireç (CaCO3) miktarı analiz sonucuna göre %2,5’den daha az ise o toprak az kireçli toprak olarak tanımlanmaktadır. Bunun anlamı, 250 ton toprağın %2,5’i kireç ise toprakta 6,25 ton (6.250 kg) kireç vardır demektir. Bu miktarda kireç ihtiva eden 0 - 20 cm kalınlıktaki tarla toprağında 6.250 kg kireç olmasına rağmen “az kireçli” olarak ifade edilmektedir. CAN26 gübresinde ortalama %25 oranında kireç bulunmaktadır. Amonyum nitrat gübrelerine kireç eklenmesinin iki sebebi vardır; Kireç gibi etkisiz (inert) bir dolgu maddesi ilave ederek amonyum nitrat gübresinin tehlike potansiyelini ortadan kaldırmak ve gübrenin fiziki kalitesini yükseltmek. Buğday tarımında dekara 20 kg CAN26 gübresi verildiğinde, dekara 5 kg kadar kireç verilmiş olur. Gübre ile toprağa verilen kireç, topraktaki en az kireç ile birlikte 6.255 kg olur. Daha önce 6.250 kg kireç ihtiva eden toprağı “az kireçli” diye ifade ediyorduk. 6.255 kg olunca bu toprak çok kireçli olmaz. Kökleri daha derine giden bitkilerde (bağ, zeytin, meyve bahçesi) kök derinliğini 40 cm kabul edersek 40 cm kalınlıkta 12.500 kg (12,5 ton) kireç var demektir. Topraktaki kireç 40 cm derinlikte 12.500 kg yerine 12.505 kg olunca o toprak kireçli toprak olmaz. Buğday tarımında ortalama 300 – 400 kg ürün ile dekardan en az 2 kg kalsiyum (Ca) kaldırılır. 2 kg kalsiyum 5 kg kirecin (CaCO3) suda tamamen erimesinden meydana gelir. Bunun anlamı, toprağa CAN26 gübresi ile verilen kireç miktarı kadar kirecin kalsiyumu bitkiler tarafından topraktan alınmasıdır. Üst gübreleme ile verilen CAN26 gübresindeki kirecin kalsiyumu kadar kalsiyum, bitkiler tarafından alındığı için toprakta kireç artışı meydana gelmez. CAN26 ile ilave edilen kirecin toprağın pH değerini yükselttiği hususuna gelince. CAN26 gübresi suda eridiği zaman bir tane (+) elektrik yüklü amonyum (NH4) ve bir tane (–) elektrik yüklü nitrat (NO3) iyonu meydana getirdiği ve her iki azot formu bitki tarafından alındığı için toprak pH’sı değişmez. Topraktaki kireç veya gübre ile verilen kireç, toprakta kireç olarak kaldığı sürece pH üzerinde etkisi olmayacağından bitkiye zararı yoktur. Aşağıdaki kimyasal formülden de görüleceği gibi topraktaki kireç suda tamamen eridiği (çözündüğü) zaman toprağa kalsiyum (Ca), karbonat (CO3) veya bikarbonat (HCO3) geçer. Toprağın pH değerine etki eden kirecin ayrışmasından açığa çıkan kalsiyum aynı zamanda önemli bir bitki besinidir. Bitkiler kalsiyumu, azot ve potasyumdan sonra en çok topraktan alır ve bir kısmı da toprakta kalır. Toprakta kalan kalsiyum, toprağın fiziksel yapısını düzelterek bitki köklerinin toprakta geniş bir şekilde yayılmasını sağlar. Toprakta kalan karbonat ve bikarbonat bitki beslenmesi bakımından problem yaratır. Ancak 1 kg kirecin eriyip kalsiyum (Ca), karbonat (CO3) ve bikarbonat (HCO3) haline gelebilmesi için 66 – 100 ton suya ihtiyaç vardır. Bunun anlamı, tarım topraklarında kirecin eriyip kalsiyum ve karbonat haline gelmesi çok yavaş ve zor olur. Bu erime hızlı ve kolay olsaydı binlerce yıldır yağan yağmur suyu ile toprakta kireç diye bir madde kalmamış olurdu Değerli üreticiler, buraya kadar yapılan açıklamalardan görüleceği gibi CAN26 gübresindeki amonyum nitratın tehlike potansiyelini önlemek ve ürünün fiziki kalitesini artırmak amacı ile gübreye ilave edilen kireç, toprağın kireç miktarını arttırmaz ve toprak pH değerini yükseltmez. CAN gübresi torbalarında Kalsiyum Amonyum Nitrat yazmasının sebebi ise Uluslar arası bir gübre olduğu için İngilizce adının “Calcium Ammonium Nitrate” şeklinde olmasındandır. İngilizce olan bu üç kelimenin baş harfleri alınarak üretmiş olduğumuz gübreye “CAN” ismi verilmiştir.

Üreticilerin şeker gübre diye adlandırdığı Amonyum Sülfat gübresinin kimyasal formülü (NH4)2SO4 şeklindedir. Bu formüldeki elementler aşağıdaki şekilde incelendiğinde elementlerin formüldeki miktarı ve atom ağırlıkları dikkate alındığında Amonyum Sülfat gübresinde azotun % 21 olduğu görülecektir. Element İsmi Simgesi Adedi Atom ağırlığı Formüldeki Miktarı Gübredeki % Miktarı Azot N 2 14 28 21,22 Hidrojen H 8 1 8 6,06 Kükürt S 1 32 32 24,24 Oksijen O 4 16 64 48,48 Amonyum Sülfat gübresinde etkili madde olarak % 21 oranında azot (N), % 6 oranında hidrojen (H), % 24 oranında kükürt (S) ve % 48-49 oranında oksijen (O) bulunmaktadır. Bu hesaplamada da görülebileceği gibi Amonyum Sülfat gübresinde % 21 azot (N) bulunurken % 79 oranında diğer besin elementleri bulunmaktadır. Bu durum tüm diğer gübreler için geçerlidir. Üreticiler sadece azot (N)’ u dikkate aldığı ve diğer besin elementlerini bitki besini olarak bilmediği için bu soruyu sormaktadır. Gübrelerdeki etkili madde miktarları nedir? Dünyada en çok kullanılan gübrelerdeki azot miktarı % N, fosfor miktarı % P2O5 ve potasyum miktarı % K2O şeklinde ifade edilmektedir. Gübrelerin bünyesinde sadece N, P2O5 ve K2O diye bir şey yoktur ve bitkiler hiçbir zaman topraktan kökleri ile azotu N halinde, fosforu P2O5 halinde ve potasyumu K2O halinde almazlar. Ülkemizde kullanılan azotlu gübrelerde azot amonyum (NH4), Nitrat (NO3) ve Üre (NH2CONH2) halinde; fosforlu gübrelerde fosfor H2PO4 ve HPO4 halinde; potasyumlu gübrelerde potasyum K formunda bulunur. Bitkiler bu formdaki besin elementlerini (+) ve (-) elektrik yük kazanmış iyonlar halinde topraktan alırlar.

Toprak içine karıştırılmadan uygulanan azotlu gübrelerden özellikle Amonyum Sülfat ve Üre gübresinden amonyak gazı halinde azot kaybı olur. Bunun yanında toprak şartlarına bağlı olarak topraktaki bakteriler tarafından (denitrifikasyon bakterileri) enzimatik reaksiyon sonucu azot gazları (N2O – NO – N2) atmosfere geçerek azot kaybı meydana gelebilir.

Toprağın yapısı incelendiğinde toprakta kum-mil-kil gibi toprağın ana yapısını meydana getiren, çapları birbirinden çok farklı olan mineral kökenli materyaller ile organik madde dediğimiz humus maddesi bulunmaktadır. Bu materyallerden kum hariç diğerlerinin besin maddesi tutma özellikleri vardır. Kimyasal gübrelerden ise üre gübresi hariç diğer tüm azotlu, fosforlu ve potasyumlu gübreler toprağa karıştırıldıktan sonra toprakta yeterli rutubet (su) varsa, suda çözünerek (eriyerek) (-) ve (+) elektrik yüküne sahip olurlar. Üre gübresi ise toprak sıcaklığına, topraktaki üre bakterilerinin varlığına ve aktivitesine bağlı olarak yavaş yavaş elektriksel yük kazanır (Önce (+) elektrik yüklü amonyum (NH4+) azotuna ve daha sonra (-) elektrik yüklü nitrat (NO3-) azotuna dönüşür). Toprakta mineral kökenli mil (silt) ve kil mineralleri çoğunlukla (-) elektrik yüküne sahiptir. Organik materyaller (humus) ise hem (-) ve hem de (+) elektrik yükü gösterebilirler. Toprakta kil minerallerinin (-) elektrik yüklerine, (+) elektrik yüklü amonyum azotu, potasyum, kalsiyum ve magnezyum gibi elementler ile mikro besin elementlerinin çoğu bağlanır. Ayrıca kil minerallerinin paketleri arasına da bazı elementler (özellikle amonyum azotu ve potasyum) girerek tutulur. (-) elektrik yüküne sahip elementlerin bir kısmı bazı elementlerle birleşerek aşırı sulama ile toprağın derinliklerine yıkanmadan toprakta kalır, nitrat, klor ve sülfat gibi bazılarının ise bir kısmı yıkanabilir. Ülkemizin Orta ve Doğu Karadeniz sahil bölgesi topraklarında ve çok kumsal ve geçirgen yapıya sahip tarlalarda besin yıkanması olmasına rağmen diğer yörelerde besin elementi yıkanması fazla olmaz.

Bitki besin maddesi ihtiva eden gübreler, bitkinin ürün miktarı ve kalitesi üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğu gibi, aynı zamanda hastalık ve zararlıların bitkiye bulaşma riskini de azaltarak önemli bir görev üstlenirler. Bunun yanı sıra gübreleme, hava sıcaklığı ve kuraklık ile toprak ve sudaki tuz oranı gibi çeşitli çevre faktörleri arasında da yakın bir ilişki bulunmaktadır. Bitkinin çevresel faktörlere ve zararlılara karşı hassasiyet ve direncini büyük oranda genetik yapısı belirlemektedir. Bu durum bitkinin anatomik yapısı ile bitki bünyesindeki fizyolojik ve biyokimyasal metabolizma gelişimiyle alakalıdır. Bitkiler, dış faktörlere anatomik yapılarını değiştirmek suretiyle tepki verirler. Yapraklarda kalın ve dayanıklı epidermis hücrelerinin oluşumu ve dokularda yüksek oranda ligninleşme gibi fiziksel değişimlerin yanı sıra bitkiler, bünyelerinde meydana gelen biyokimyasal tepkimeler sonucu fitoaleksin gibi toksin niteliğinde bazı bileşikler salgılamak suretiyle, hastalık ve zararlılara karşı da direnç gösterirler. Bu savunma mekanizmalarının etkin bir biçimde devreye girmesinde bitkinin iyi beslenmesi, dolayısıyla doğru ve dengeli gübre kullanımı çok önemli bir rol oynamaktadır. Bilim insanları ve araştırmacılar laboratuvar ortamında dış faktörlere karşı direnci artırılmış yeni ve dayanıklı çeşitler meydana getirseler bile, doğru ve dengeli gübre kullanımıyla daha az fakat daha etkin zirai ilaç kullanılması mümkündür. Yüksek veya düşük sıcaklıklara ve kuraklığa karşı bitkilerin dayanıklılıkları türden türe farklılıklar göstermektedir. Bitki beslenmesi ile özellikle bitkinin su tüketimi ve soğuğa dayanıklılığı arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bitki bünyesinde, bilhassa yapraklarda kuru madde miktarının artması, bitkilerin soğuktan daha az zarar görmesini sağlamaktadır. Bunun yanı sıra doğru ve dengeli gübre kullanımı, bitkinin solunum ve terleme fonksiyonlarını düzenleyip su kaybını minimuma indirmekte ve bitkinin kuraklıktan daha az zarar görmesini sağlamaktadır.

Satın alınan hayvan gübresi 15-20 cm kalınlıkta gübre olgunlaştırma yerine serilir. Bu gübrenin her bir tonu için 3 kg triple super fosfat ve 3 kg %26 N CAN veya %33 N amonyum nitrat gübresi ile 0,5 kg çok ince öğütülmüş toz kireç serpilir. Gübre kuru ise hafifçe ıslatılır. Aynı işleme, gübre yığını 1-1,5 m yükseklikte oluncaya kadar devam edilir. Gübre olgunlaştırma işlemi yazın yapılıyorsa, gübre yığınının üstü 3-5 cm kalınlıkta toprak (veya kum) ile kapatılır. Yığının üzerine geniş yaprakları olan kabak, salatalık veya ayçiçeği gibi bitkilerin tohumundan 3-5 tane ekilir. Bitkinin yaprakları pörsüyünce yığın hafifçe ıslatılır. Bu yığın içindeki gübre 4-5 ay içinde olgunlaşmış olur. Gübre olgunlaştırma işlemi yağışlı aylarda yapılıyorsa yığının üzeri naylonla örtülmelidir. Gübre bu şekilde olgunlaştırılırsa, C/N oranı 15-20'ye inmiş, yabancı ot tohumu olmayan iyi bir hayvan gübresi elde edilir.

Toprak Düzenleyici ne demektir? Toprağın bitki yetiştirmeye uygun olmayan bazı fiziksel ve kimyasal niteliklerini düzeltmeye yarayan materyallere toprak düzenleyicisi adı verilir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın 04.06.2010 tarih ve 27601 sayılı yönetmeliğinde Toprak düzenleyicilerinin gübre olmadığı açık bir şekilde belirtilmiştir. Bu yönetmelikte toprak düzenleyiciler üç ana grup altında toplanmış ve nitelikleri belirtilmiştir: - Mineral toprak düzenleyiciler - Organik toprak düzenleyiciler - Organik + Mineral toprak düzenleyiciler Bu yazımızda sadece “Mineral Toprak Düzenleyiciler” konusunda bazı bilgiler verilecektir. Tarım topraklarının bir kısmı çeşitli nedenlerle, hatalı tarımsal uygulamalarla verimlilik niteliklerini azaltmış veya kaybetmiş durumdadır. Bu gibi tarımsal alanlara toprak düzenleyiciler uygulamak sureti ile toprakları ıslah etmek ve verimli hale getirmek mümkündür. Ancak toprağı ıslah etmekte kullanılan bu materyaller hiçbir zaman kimyasal (mineral) gübre niteliğinde değildir ve gübre olarak pazarlanamaz. Toprak ıslahını gerektiren nedenler aşağıdaki gibi özetlenebilir: - Toprak tuzluluğu - Toprak alkaliliği - Toprak asitliği - Toprağın Su tutma-Havalanma niteliği - Toprak erozyonu - Toprağın besin maddesi elverişliliği ve besin maddesi tutma kapasitesine etkileri Yukarıda belirtilen bozulmuş toprak özelliklerinin düzeltilmesinde genellikle mineral kökenli toprak düzenleyiciler kullanılmaktadır. Toprak tuzluluğunun ıslahında JİPS (Alçı) CaSO4.2H2O kullanılmaktadır. Bu kimyasal madde bünyesinde bitki besini olarak Kalsiyum (Ca) ve Kükürt (SO4) ihtiva ediyor diye hiçbir zaman gübre yerine geçmez. Toprak tuzluluğunu azaltmak isteyen üreticiler, yetiştireceği bitkinin kök derinliğine ve tuzları yıkayacağı sulama suyu kalitesine ve toprak özelliklerine göre bir dekara kullanması gereken Jips miktarı için bu konunun uzmanına danışması gerekir. Toprakta tuzluluk meydana getiren ve kil minerali tarafından tutulan Sodyum (Na) elementi, toprağa uygulanan Jips’ in kalsiyum’ u ile yer değiştirerek sodyum toprak suyuna geçer ve Sodyum Sülfat (Na2SO4.10H2O) meydana gelir. Sulama suyu ile sodyum sülfat uzaklaştırılır ve bu şekilde toprak tuzluluğu azaltılmış olur. Toprak alkaliliğini (yüksek pH) azaltmak için genellikle kükürt ve kükürt ihtiva eden materyaller kullanılmaktadır. Bu materyallerin başında elementel kükürt gelmektedir. Element kükürde ilave olarak bünyesinde kükürt ihtiva eden bazı bileşiklerde toprak pH değerini azaltmada kullanılabilmektedir. Ancak, etkinliği hiçbir zaman element kükürt kadar değildir. Toprağa karıştırılan element kükürt, topraktaki kükürt bakterilerinin enzimatik reaksiyonu sonucu Sülfirik asit (H2SO4) meydana getirir. Toprak suyunda eriyen sülfirik asit hidrojen (H) ve sülfat iyonlarına ayrılır. Bitkiler hidrojen iyonlarını kökleri ile alamadıkları için topraktaki hidrojen iyon miktarı artar ve bu şekilde toprak pH değeri azaltılmış olur. Bir toprakta hem tuzluluk hem de alkalilik varsa önce tuzluluk azaltılmalıdır. Toprak asitliğini (düşük pH) yükseltmek için bünyesinde Kalsiyum bulunan kireç ve kireç kökenli materyaller kullanılır. Bunların başında kireç (CaCO3), yanmış kireç (CaO), sönmüş kireç [Ca(OH)2] ve Dolomit (CaCO3 + MgCO3 (Tarım Kireci) gelmektedir. Bir dekara verilmesi gereken miktarlar, pH yükseltmesi yapılacak toprak tabakası kalınlığı, toprağın pH değeri ve bazı toprak özellikleri dikkate alınarak ve bu konuda bir uzmana danışarak uygulanmalıdır. Toprağın pH değerinin kuvvetli asit (düşük pH) olması, özellikle fosforun ve diğer besin elementlerinin alınmasını ve yarayışlı formda toprakta bulunmasını engeller. Çok düşük pH değerlikli topraklarda demir ve mangan elementleri miktarları çok artarak toksik düzeye çıkabilir. Bunun için kireçleme yapmak gerekir. Toprağın su tutma, havalanma kapasitesini düzeltmek ve besin maddesi tutma kapasitesini arttırmak amacı ile vermikulit, zeolit, pomza, perlit, diatomit ve volkan tüfü gibi materyaller kullanılmaktadır. Bu materyallerin ne oranda kullanılması gerektiği toprak analizleri sonucunda belirlenir. Toprağın bazı fiziksel özelliklerini düzeltmek amacıyla toprağa ilave edilen bu materyaller aynı zamanda toprak erozyonunun azalmasına da neden olmaktadır. Bu materyallerin dekara belirli oranlarda karıştırılması ile fiziksel yapısı bozuk olan topraklarda bitki köklerinin daha iyi gelişmesini ve bitkilerin topraktan daha kolay bir şekilde su ve besinleri almasını sağlar. Buraya kadar özet olarak açıklanmaya çalışılan toprak düzenleyiciler, bünyelerinde besin maddeleri içeriyor diye veya pazarlamadaki güçlükleri aşmak için içlerine kimyasal gübre karıştırılarak ilave edilmesi ile bu materyaller gübre olmaz. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da bu materyalleri “Toprak Düzenleyici” olarak kabul etmekte, üretim ve pazarlama iznini toprak düzenleyici olarak vermektedir. Toprak düzenleyiciler daha önce belirtildiği gibi hiçbir zaman gübre yerine geçmez. Bu konularda ve bitkilerin beslenmesi konusunda geniş bilgileri Toros Web sayfasında bulabilirsiniz.

Toprağın katı kısmı iki ana gruptan meydana gelir; kum-mil (silt) ve kil dediğimiz mineral kısım ve organik (humus) kısım. Toprağın mineral yapısında bulunan kil cinsi ve miktarı toprağın çatlaması üzerine etkilidir. Toprakta kil minerallerinden bazıları, tabakaları (levhaları) arasına su girmek suretiyle toprağın şişmesine (kabarmasına) neden olur. Suyun bitkiler tarafından alınması ve sıcaklık nedeni ile suyun topraktan buharlaşması sonucu topraktaki suyun azalması (toprağın kuruması), daha önce su ile şişen kil mineralinin suyunu kaybetmesi nedeniyle toprakta çatlamalar meydana getirir. Bu çatlaklar toprağın derinliklerine kadar inebilir. Toprağın çatlaması sonucu bitki kökleri kopabilir. Bunun belirtisi ise bitkilerin yapraklarını dökmesidir. Toprak çatlamasını azaltmak için; sık sulama, toprak işlemesi (su kaybını azaltmak için) ve organik gübreleme (hayvan gübresi – yeşil gübreleme) yapmak ve toprağın su tutmasını dengeleyen toprak düzenleyicilerini (Leonardit, Zeolit, Perlit, Pomza ve Kompost) kullanmak gerekir.

En doğrusu toprak analizine göre gübre kullanmaktır. Ancak uzman bir kişi bitkinin gelişmesine, bitkinin yapraklarının rengine ve iriliğine bakarak hangi besin elementinin az olduğunu anlayabilir. Örneğin tek yıllık bitkilerde zayıf (cılız) bir gelişme, yapraklar normale oranla daha küçük ve daha ince yapılı olması ve özellikle eski alt yapraklarda sararma, bitkinin azotlu gübreye ihtiyaç duyduğunu gösterir. Çok yıllık meyve ağaçlarında ise sürgünün dip kısmında sararmış yapraklar görülüyorsa azot eksikliği var demektir. Aynı yapraklarda, özellikle yaprakların alt yüzleri mavimsi-yeşil, mavimsi-mor renkteyse, bu fosfor eksikliğine işaret eder. İster tek yıllık, ister çok yıllık bitki olsun, yaprak ucundan başlayıp yaprak kıyılarında önce açık yeşil, sonra yeşilimsi-sarı renge çalan bir sararma yaprak kıyısından yaprağın orta damarına doğru ilerliyorsa, bu potasyum noksanlığına işaret eder. Bu konuda bazı bitkilere ait renkli resimleri web sitemizin “Çiftçi Dostu” bölümünde bulabilirsiniz.

Toprakta çatlamanın sebebi topraktaki kil mineralinin cinsi ve miktarı ile ilgilidir. Çatlayan topraklarda 2:1 molekül yapısında olan kil cinsinden montmorillonit kili bulunmaktadır. Sulama sonrasında veya yağış olunca kil paketleri arasına su molekülleri girer ve kil şişer, hava ısınınca veya sulama yapılmayınca kilin paketleri arasındaki su buharlaşır. Dolayısıyla şişmiş kilde çatlamalar meydana gelir. Bu tip killere şişen kil minerali adı verilir. Toprağın şişen kil miktarı yüzdesi yüksekse çatlaklar büyük ve derin olur. Tarlada veya bahçede bitki varsa çatlama ile birlikte kılcal köklerde kopmalar meydana gelir. Bu ise bitkinin topraktan suyu almasını engeller.

Üre gübresinin kimyasal formülü NH2 -CO-NH2 şeklindedir. Bu kimyasal formül tek tek incelendiğinde aşağıdaki miktarlarda element vardır. Her element kimyasal olarak simgeleri ve atom ağırlıkları karşılarına yazılmıştır.Bir molekül gram üre gübresinin ağırlığı 60’ tır. Şimdi hesaplama yaptığımızda üre gübresindeki besin elementlerinin % miktarları bulunur. Azot Hesabı 60 kısım ürede 28 kısım Azot(N) var ise 100 kısım ürede X _______________________________________ X = % 46,66 Azot (N) vardır. Oksijen Hesabı 60 kısım ürede 16 kısım Oksijen(O) var ise 100 kısım ürede X _______________________________________ X = % 26,67 Oksijen (O) vardır. Karbon Hesabı 60 kısım ürede 12 kısım Karbon(C) var ise 100 kısım ürede X _______________________________________ X = % 20 Karbon (C) vardır. Hidrojen Hesabı 60 kısım ürede 4 kısım Hidrojen(H) var ise 100 kısım ürede X _______________________________________ X = % 6,66 Hidrojen (H) vardır. Yukarıda hesaplaması yapılan dört element toplandığında (46,66 + 26,67 + 20,00 + 6,67), toplamı 100 yapmaktadır. Sonuç olarak üre gübresinde, katkı dolgu maddesi bulunmaz. % 46 Azot (N) % 27 Oksijen (O) % 20 Karbon (C) % 7 Hidrojen (H)

Çim alanların yaprak sağlığı ve koyu yeşil rengi Azot ile sağlanır. Fosfor kök sisteminin gelişimi sırasında gereklidir. Potasyum ise bitkinin besin almasına yardımcı olur ve hastalıklara dayanımını arttırır.

Gübreleme zamanı hava durumuna, çim tipine ve sulama kapasitesine göre değişiklik gösterir. Çimler ilkbaharın başında ve sonbaharın sonunda gübrelenmelidir. Eğer havalar çok sıcak değilse ve yeteri kadar su varsa sezon ortasında da gübreleme faydalıdır.

100 metrekare çim alana yılda 4 ila 6 kg arasında saf Azot atılmalıdır.

Önerilen gübre miktarının dışına çıkmamak dikkat edilmesi gereken ilk husustur. Gübrenin homojen bir şekilde alana yayılması sağlamalıdır. Aksi takdirde çim alanınızda renk farklılıkları oluşacaktır. Bunun için elle uygulama yerine gübre saçıcı aletler ile uygulama yapmak en sağlıklısı olacaktır. Bu aletleri yapı marketlerden veya bahçe araç gereci satan dükkânlardan rahatça temin edebilirsiniz. Son olarak gübrenin bitkiye nüfuz etmesi için gübre uygulamasından sonra sulama yapılmasına dikkat edilmelidir.

Gübre yanığı genel olarak fazla miktarda gübre kullanıldığında ve/ya sıcak havalarda uygulama yapıldığında rastlanan bir şeydir. İçerisinde yüksek tuz konsantresi bulunan gübre granülleri çimin üzerinde kaldığında bitkinin suyunu emer ve bitki hücresindeki su kaybından dolayı ölür.

i. Gübre paketinin üzerinde önerilen dozajlara uyulması gerekir ii. Gübrenin eşit olarak dağılmasına dikkat edilmelidir. iii. Uygulama sırasında aynı yere çok miktarda dökülmemesine özen gösterilmelidir. iv. Bitki kuru iken uygulama yapılmalıdır. v. Uygulamadan hemen sonra sulanmalıdır. Hatta mümkünse yağmurdan önce gübreleme yapılmalıdır.

Bunun için suda çözünürlülüğü yüksek bir gübre kullanmalısınız. Amonyum nitrat ya da üre formundaki Azotları metrekareye 25 gr gelecek şekilde kullanabilirsiniz. Bu gübreleri kullandıktan 5-7 gün sonra bahçenizin daha koyu yeşil rengi aldığını görürsünüz.

Çim alanınızdaki sarılık demir eksikliğinden kaynaklanabilir. Önce küçük bir alanda demir sülfat uygulayın. Eğer yeşermeye başlarsa tüm alanda metrekareye 25 gr gelecek şekilde kullanabilirsiniz.

Toprağınız killi bir topraksa gübrenin su ile akıp gitmesi daha çok zaman alır. Kumlu topraklar daha kısa süre gübreyi tutarlar. Bu yüzden kumlu topraklar killi topraklardan daha sık gübrelenir.

Yeni ekilen çim alanlarda Azot miktarı düşük, Fosfor ve Potasyum oranı yüksek gübreler kullanılmalıdır. İlk gelişme döneminde bitkiler Azota ihtiyaç duymazlar. Kök yapısı güçlü bir çim için Fosfor ve Potasyum kullanmalısınız.

Her bitkinin su isteği mevsime, yaşadığı ortamın ekolojik şartlarına, toprağın bünyesine göre değişir. Genel kaide; toprağın nem durumunun kontrolü ile veya günümüz teknolojisinin geliştirdiği nem ölçerler vasıtası ile yapılacak tespitler doğrultusunda ihtiyaç duyulan su verilmelidir. Bitkilerin su tüketimleri sıcak ve kurak mevsimlerde artar, verilen su mutlaka bitki kök derinliğine inecek seviyede ve miktarda olmalıdır. Toprağın suyu alabilecek tavda olması gerekmektedir. Suyun bitkinin tüm kök sistemine hitap edecek derinlik ve genişlikte verilmesi gerekir. Bitkilere verilen suyun ılık olması tavsiye edilir. Bitkilerin su ihtiyaçları solma noktası geçirilmeden verilmelidir.

Çim alanlarımızda sulama ihtiyacı genel olarak yaz döneminde artmaktadır. Diğer mevsimlerde; ekstrem kurak geçen zamanlarda sulama yapılır. Çimlerde sulama miktarı sahanın sulanma derinliği ile ölçülür. Verilen suyun minimum 10 cm maksimum 25 cm derinliğe inmesi gerekir. Suyun toprak tarafından alınabilme tavında ve bünyesinde olması gerekmektedir. Mevsime göre 1 sulama periyodunda m²ye 25 ile 40 litre su ihtiyacı olmaktadır.

Sıcak yaz mevsiminde sulama mutlaka sabah erken saatlerde başlatılıp sıcakların yükselmesi ile toprak ısısının artmaya başladığı, saat 11e kadar yapılmalıdır. Bu saatlerde toprak ısısının gün içinde en düşük olduğu dönemdir. Akşam verilecek suyun meydana getireceği yoğun rutubet ortamı mevsim icabı sıcaklarında yüksek olmasından çimlerinizi tahrip eden toprak mantarlarının gelişmesine yardımcı olacağından doğru değildir. Sulama yağmurlama şeklinde homojen olarak yapılmalıdır.

Her bitkinin büyüklüğüne, cinsine ve mevsimlere göre su ihtiyacı değişmektedir. Ancak sulama hortumlarla serbest akış şeklinde erken ilkbaharda hazırladığımız sulama çanaklarına verilerek yapılmalıdır. Zaman zaman bitkinin yaprak dal ve gövdeleri toz ve sanayii kirlenmesine karşı yıkanmalıdır. Bu yıkama yakıcı güneş altında yapılmamalıdır. Bilhassa güllerde külleme, pas gibi mantari hastalıkların gelişmesini önlemek için yapılan ilaçlamalardan önce yapraklar yıkanıp kuruduktan sonra ilaçlama yapılmalıdır. Bunun haricinde güllerde kesinlikle yapraklarına püskürtülerek su verilmemeli, dipten sulama çanaklarına ihtiyaç duyduğu kadar su verilmelidir. Bitkilerin suyu kök seviyesine kadar almasını sağlamak için sulama çukurları işlenmeli ve yenilenmelidir.

Toprak bir kimya labaratuvarıdır. Bünyesinde, bitkilerin ihtiyacı olan makro ve mikro elemenler mevcuttur. Bu gıdalar kimyasal değişimlerle bitkinin alabileceği kıvama geldiğinde bitkinin kökleri vasıtası ile suyun yardımınıda alarak bünyelerine yarayışlı hale getirerek kullanırlar. Bitkilerimizin sıhhatli gelişmesi ve verimli olmaları topraktaki gıda elementlerinin zenginliğine bağlıdır. Bu bakımdan, bitkilerin ihtiyacı olan gıdaları, organik ve inorganik gübreler kulanarak vermemiz gerekmektedir. Makro ve mikro gıdalar içeren kompoze gübreler süs bitkilerine sonbahar ve erken ilkbaharda verilmelidir. Verilme şekli bitkinin ağaç, çalı, otsu oluşuna göre değişir. Günümüzde bitki beslenmesinde çok çeşitli firmaların ürettiği preparatların üzerlerinde ne miktarda ve nasıl verileceği tarif edilmektedir. Organik gübreler, genelde sonbaharda verilmelidir. Verilen organik gübrelerin çok yıllık yanmış çiftlik gübresi olması gerekmektedir.

Çimin temel gübre ihtiyacının organik ve inorganik gübreler olarak ekim döneminde toprak hazırlığı ile birlikte verilmesi temel esastır. Kültür çiminin park ve bahçelerimizde halı gibi görünüm sağlaması için mevsime göre ilkbaharda haftada bir yaz mevsiminde 10 günde bir, sonbaharda 15 günde bir defa biçmeliyiz. 4-5 cm yüksekten biçtiğimiz çimlerimizin her biçimde kullandığı gıdanın, toprağa geri verilerek ihtiyacı karşılanırsa çimlerimiz sağlıklı olur, güzel olur. Bunun için geç sonbahar veya erken ilkbahar da makro ve mikro gıdalar içeren kompoze gübrelerden m²ye 30-50 gr verilmelidir. (Suni gübrenin içinde bulunan gıda tenörünün miktarına göre bu oranlar ayarlanır.) Kompoze gübreler dediğimiz bu gıdaların verilmesinde temel esas verilen gübrenin çimin kök sistemine inmesini sağlayacak uygulamayı yapmaktadır. Çimlerimiz her yıl kök sistemini yenilemektedir. Bu nedenle yılda veya 2 yılda bir iyi yanmış elenmiş koyun gübresi 1 cm kalındığında serilerek tırmıkla çimin kök boğazına yerleştirilmelidir. Yaz döneminde ayda 1 sefer m²ye 10 gr azotlu gübre biçim sonrası verilerek sulanmalıdır.

Çimlerde genelde geniş yapraklı yabani otlar güzelliğini bozmakta ve çimin bozulmasına neden olmaktadır. Lokal alanlarda serpiştirilmiş haldeki geniş yapraklı yabani otları kök seviyesinde çim alanlardan, sökülerek temizlenmesi gerekmektedir. Bunun için geliştirilmiş yabani ot çekme aletleri satılmaktadır. Daha yoğun geniş yapraklı yabani otlardan kurtulmak için kimyasal ilaçlamalar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar iki türlüdür. Birinci türler; çim ekim hazırlığı yapılırken toprak hazırlığında kullanılarak yabani otların çıkışları engellenmektedir. Mevcut çimlerdeki yabani otlar için Diaminli (2.4-D)li kimyasal ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçların kullanım dozu, zamanı ve şekli mutlaka bilen birine yaptırılmalıdır. Zira çimdeki yabani ot için kullandığımız ilaç diğer bitki ve çiçekleri öldürür. Ayrıca suni gübrelerle birleştirilerek kompoze edilmiş daha güvenli kullanılan hem yabani otları öldüren, hem çimi besleyen gübre şeklindeki ürünler mevcuttur. Bunların nasıl kullanılacakları, zamanı ve miktarı üzerlerinde yazmaktadır.

Önce kültürel tedbirleri alacaksınız. Çiminizi yılda 2-3 defa havalandırma tırmıkları ile dipteki ölü dokulardan temizleyin. Sıcak mevsimlerde sulamaya sabah erken başlayın, gündüz saat 11.00e kadar bitirin. Akşam su vererek yoğun rutubet ve sıcak ortam yaratarak mantarların gelişmesine zemin hazırlamayın. Sıcak mevsimlerde çimi 4-5 cm yükseklikte biçin. Hastalık görülmeden 10-15 gün ara ile toprak mantarlarına karşı koruyucu sistemik veya yarı sistemik fungusitler kullanın. İlaçlı mücadelelerde mutlaka bir bilene danışın veya yaptırın.

Bitki budaması bir sanattır. Onun için anlatılanın uygulaması maharet ister, bitkinin morfolojik ve fizyolojik yapısını bilmeyi gerektirir. Bitkinin bünyesini, dalını, gövdesini, yaprağını, gözünü verimini bilmek gerekir. Ancak bitkilerde kurumuş, hastalıklı, dumura uğramış zayıf dal ve dalcıkları temizlemek, bitki sağlığı açısından çok önemlidir. Budamalar; şekil, gençleştirme ve verimlendirme budamaları diye isimlendirilir. Şekil budamaları her bitkinin morfolojik ve fizyolojik özelliği gözönüne alınarak, durgun ve sürgün devrelerde yapılabilmektedir. Gençleştirme budamaları yaprak döken bitkilerde beslenmenin durduğu dönemlerde daimi yapraklılarda ise beslenmesi en aza indiği mevsimlerde yapılmaktadır. Verimlendirme budamaları bilhassa meyveli ağaçlarda beslenmenin durduğu mevsimlerde yapılmaktadır. Budamayı mutlaka bir bilene yaptırmalı veya bir bilenle yaparak öğrenmeliyiz.

Her bitkide konukçu olarak yaşayan zararlı böcekler ve hastalıklar vardır. Bu hastalıklar ve zararlılar mutlaka tanımlanarak zararları tesbit edilerek mücadele yapılmalıdır. Zararlı tesbit edilmeli derken bitkimizi tahrip ettiği seviyede değil, zararlı olacağını gözlemleyerek tedbir alınmalıdır. Hastalıklar ise, mantari, virüsi veya bakteriyel olmakta, bulaşıklığı itibari ile yayılma göstermektedir. Görüldüğü zaman yaptığı tahribatı iyileştirmek mümkün değildir. Ancak tahribatın yayılması durdurulur. Onun için süs bitkilerimizin bilinen hastalıklara karşı hastalık görülmeden ilaçlarla korunması en sağlıklı yoldur. Bitki zararlı ve hastalıklar kavramında mutlaka bir bilene danışınız ve tedaviyi bir bilene yaptırınız. Bahçenizde, evinizde, balkonunuzda; meyva ağaçları, sebzeleriniz, süs bitkileriniz, çiçekleriniz ile ilgili sorunlarınız olduğunda bizi arayınız. Uzman elemanlarımızla problemlerinize çözüm getirelim.

Kaliteli bir toprak organik maddelerse zengin. su tutma kapasitesi yüksek, yabancı ot tohumlarından arındırılmış ve drenajı İyi olmadır.

Topraktaki tuzluluk ana kayadan, sulama, drenaj veya taban suyundan kaynaklanabilir Aşırı tuzluluk bitkinin topraktaki besin maddelerini alimim zorlaştırır. Tuzlu topraklarda bitkiler suyu bünyelerine çekmekle zorlanırlar. Çözüm iyi bir drenaj ve tuzluluğa dayanıklı çim tohumu çeşitlerinin seçilmesidir.

Toprak hazırlığının amacı su tutma kapasitesi yüksek, organik maddelerce zengin ve drenajı iyi olan bitki yetiştirme ortamı hazırlamaktır. Toprak hazırlığı sırasında drenajın üzerinde durulmasının sebebi sulama suyunun kok bölgesinden göllenmeden tahliye olmasını sağlamaktır. Eğer drenaj sistemi kuramayacaksanız size killi ve kumlu topraklar ile ilgili iki ayrı çözüm önerisi sunabiliriz. Kumlu topraklar: Alanın yüzeyine 5 cm yüksekliğinde organik madde (hayvan gübresi/kompost/torf) serilir ve toprağın 15-20cm'lik üst yüzeyi ile bu organik madde karıştırılır. Böylece toprağın su tutma kapasitesi arttırılmış olur. Killi topraklar: Alanın yüzeyine S cm yüksekliğinde, %70 kum A: 30 organik madde (hayvan gübresi/kompost/torf) oranındaki karışım serilir ve toprağın 15-20cm'lik st yüzeyi ile karıştırılır. Böylece toprağın fazla sıkışması önlenir ve geçirgenliği arttırılır.

Öncelikle yeni ekilen çim alanın yüzeyi 2-3 hafta boyunca nemli kalmalıdır. Sulama işlemi sırasında basınçlı su ile toprakta oyuklar açmamaya ve alanda gölcükler oluşturmamaya özen gösterilmelidir.

En uygun vakit havanın serin ve buharlaşmanın en az olduğu sabahın erken saatleridir.

Sulama sıklığı toprak yapısına ve iklim koşullarına göre değişiklikler gösterir. Kuntlu topraklar killi topraklardan daha az su tutma kapasitesine sahip olduğu "için daha sık sulamaya ihtiyaç duyar. Sıcak havalarda sulama sıklığı arttırılmalıdır. Sulama sıklığı ile keskin kurallar olmasa da ana kural iki sulama arasında alanın tamamen kurumasına izin vermektir.

Bunun iki pratik yöntemi vardır. Birincisi sulama sonrası kuru bir çubuğu çim alanda birkaç faklı yere batırıp suyun 10 cm derinliğe ulaşıp ulaşmadığından emin olabilirsiniz. İkincisi sulama öncesi fıskiyelerden farklı uzaklıklara kaplar yerleştirip sulama sonrası bu kaplardaki su miktarını ölçebilirsiniz. Sulama sonrası kapta olması gereken minimum miktar 1,5 cm. maksimum miktar 2,5 cm dit.

Çok sıcak günlerde sulama yapmak çime zarar vermez aksine çimin yüzeyini serinletir ve bitkinin strese girmesini önler.

Düzenli biçim ve düzenli gübreleme su tüketiminin azalmasına yardımcı olur. Bu iki konuda aşırıya kaçılması su tüketimini aittim. Çimlerin çok kısa biçilmesi bitkiyi strese sokup su tüketiminin artmasına sebep olurken fazla gübreleme de bitkinin büyümesini teşvik ederek yine su tüketimini arttırır. Sabahın erken saatlerinde yapılan sulama ile buharlaşmanın önüne geçilir, su İsrafı olmaz ve sulama sıklığı azalır.

Sık sulama bitkilerin kök gelişimini engeller. Suyu sürekli toprak üstüne yakın bulan bitki kökleri toprağın derinine doğru gelişme ihtiyacı bulmaz. Kısa bitki köklen derin topraktaki su ve minerallerden faydalanamaz. Sıcağa ve kuraklığa karşı olan toleransları düşük olur.

Eğer alanınız yeni ekildiyse ilk biçim için çimin boyunun 8 cm kadar uzamasını beklemekte fayda olacaktır. İlk biçim öncesi alanı hafif bir silindir ile sıkıştırmak gerekir. Silindirleme ve biçme işlemlerinin çim alan kuru iken yapılmasına dikkat edilmelidir. Çimin en fazla üçte biti biç ilmelidir. Aksi takdirde bitki strese girer.

İlk biçim öncesi silindirleme önemlidir çünkü sulamadan dolayı toprak kabarır w gevşer. Kuru alanda yapılan silindirleme ile hem toprak hem de bitkinin kökleri sıkıştırılır. Böylece biçim sırasında olabilecek hasarların önüne geçilir.

Bitkileri yolmamak İçin biçimden önce makinanızın bıçaklarının keskin olduğundan emin olmalısınız. Biçim yüksekliği çim yüksekliğinin en fazla üçte biri olmalıdır. Örneğin çiminizin yüksekliği 6 eme ulaştıysa çimi en fazla 2cm kısaltmalısınız. Her biçimde farklı yönde biçmeniz faydalı olacaktır.

İdeal biçim yükseklikleri iklimlere göre değişiklik gösterir. Çim alanlar yaz aylarında daha uzun, kış aylarında daha kısa biçilir. Ayrıca gölge ve sık basılan alanlar da daha uzun biçilir. Yaz ve kış aylarına göre ideal biçim yükseklikleri aşağıdaki gibidir.

Uzun bırakılmış çimlerin kar örtüsü altında uzunca kalması çimlerin çürümesine neden olur. Bu yüzden kışa girerken çimleri ideal kış uzunluğunda biçmek gerekir. Kısa biçerseniz baharda da güneşin toprağı daha çabuk ısıtmasını sağlarsınız.

Kardeşlenme artıp doku sıklaşacağı için ne kadar sık biçilirse görüntü o kadar iyi olur.

Çimleri ideal ölçülerin altında biçmek bitki köklerinin kısa kalmasına sebep olur. Su ve gübre ihtiyacı artar.

Bu artıkların çok büyük zararı vardır. Birçok hastalık ölü yapraklardaki organik maddeleri besin olarak kullanarak oraya yerleşir.

Hep aynı yönde biçim yapmak yol ve iz oluşmasına sebep olur. Bu yüzden her seferinde farklı yönden biçmekte fayda vardır.

Çim alanların yaprak sağlığı ve koyu yeşil rengi Azot ile sağlamı. Fosfor kök sisteminin gelişimi sırasında gereklidir. Potasyum ise bitkinin besin almasına yardımcı olur ve hastalıklara dayanımını arttırır.

Çiftçi